Hz. Adem’in (as) dünyaya gelişinden kıyamet kopuncaya kadar olan dünya hayatında Davet işi ile ilgilenen bütün Peygamberler ve onların takipçileri olan davetçiler insanlara Allaha yaklaştırmaya ve İslam dinini insanlara kavratmaya çalışmışlardır. Nemrut, Firavun, Karun ve bunların yolunda gidenler kendi nesillerine yetecek kadar mal toplamaya çalışmışlardır. Onlar dünyadan gittikten sonra topladıklarını geride bırakmışlardır.
Davetçilerin bütün dertleri insanları kurtuluşa çağırmak olmuştur. Hz. İbrahim (as), babasından gelen güç, kuvvet ve malı geride bırakarak Allah'ın dinini insanlara tebliğ etmek için memleketinden hicret etmiştir. Sarayda yaşamayı terk edip çölde yaşamayı tercih etmiştir. Hz. Yusuf Mısır hazineleri ve yönetimi eline geçince, sarayda yaşamayı terk edip sıradan bir evde yaşamaya başlamıştır. Saray, köşk ve villa yapmak ile uğraşmamıştır. Şahı deviren İmam Humeyniye niye şahın sarayında yaşamıyorsun diye soran gazeteciye, eğer sarayda yaşayacaksam şahı niçin devirdik. Demiş. ( sarayda yaşama sistemine karşıdır.)
Hz. Muhammed (sav), vefat ettiği zaman arkasından ev eşyası bile bırakmamıştır. İstediği kadar mal toplayabilir, saraylarda yaşayabilirdi. Ama o halkın mal bakımından en düşük olanı gibi yaşamıştır. Tek odalı evlerde yaşamıştır. Ondan sonra gelen raşid halifelerde dünya malını toplamakla meşgul olmamışlar. Kendilerine ve akrabalarına şirketler kurdurup, ihaleleri almamışlar. Halifeler kendilerine ait evlerde yaşamışlar. Bütün masrafları devletten olan yerlerde yaşamamışlar. Devletin işini yapmadıkları zaman devlete ait mumu söndürüp kendi mumlarını yakmışlar. Kendisinden para isteyen abesine maaşını verdiğinde, beytül maldan ver dediği zaman, ben cehennemde yanamam, halkın malını sana veremem diyen Şahı velayet İmam Ali (ra) ile karşılaşıyoruz.
“Benden sonra hilafet -veya nübüvvet hilafeti- otuz yıldır.”(bk. Ebu Davud, Sünnet, 8; Tirmizî, Fiten, 48; Ahmed b. Hanbel, 4/272; 5/220, 221)
"Isırıcı", yani yok edici saltanat kısmını ihtiva eden hadisi, Hz. Huzeyfe anlatıyor: Resulüllah(a.s.m) şöyle buyurdu:
“Nübüvvet içinizde Allah’ın dilediği kadar devam eder; sonra dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra, nübüvvet sisteminde bir hilafet olacaktır. Bu da Allah’ın dilediği kadar devam eder; (Hilafet 30 yıl olacak.). Sonra ısırıcı bir saltanat olur. O da Allah’ın dilediği kadar devam eder; sonra Allah dilediğinde onu ortadan kaldırır. Daha sonra ceberut bir saltanat olur; o da Allah’ın dilediği kadar devam eder, ardından Allah dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra, nübüvvet sisteminde bir hilafet olur.”(bk. Ahmed b. Hanbel, 4/273).
Emevilerin iktidarı ele geçirmesiyle halkın malına musallat olma dönemi başlamıştır. Devletin malı ile saraylar inşa etme dönemi başlamıştır. Halk, zengin olanlara imrenip onlar gibi yaşamanın yollarını bulmaya çalışmışlar. Topluma örnek olan liderler, siyasiler, dini önderler lüks içinde yaşamaya başlamışlar. Helal ve haram göz önüne alınmıyor. Ahret hesabı tümüyle unutulmuştur. Ahrete inanmayanların dünya malına sarılmalarını anlayabiliriz, ama Müslüman olduklarını iddia edenlerin halkın malını çalmaları ve Allaha hesab verecekleri günü unutmalarını nasıl izah edeceğiz. Ortadoğu halkına baktığımızda saraylarda yaşama onların en önemli hedefi olmuştur. Hedeflerimizi Allaha çevirmeliyiz.
Dürüst insanları toplamak istiyorsak, halka yardım eden İslami yardım derneklerinin hizmetkarlarını devletin makamlarına getirmeliyiz. Onlarda da çürükler çıkabilir. Ama genelde topladıkları malı halka dağıtıp ondan hiçbir menfaat sağlamıyorlar. Onlar Allah'tan korkuyorlar.