İslam beldelerinde hemen hemen her gün kıyımlar-katliamlar olduğu için, temennimiz bari bayramlarda katliamlar yapılmamasına kadar gelmişti. Acziyetimiz o kadar görünür hale gelmişti ki, artık sıradanlaşmıştı.
Bir önceki bayramda; Suriye-Irak, daha öncesinde Arakan-Mısır, daha da öncesinde Filistin-Çeçenya-Moro-Eritre-Bangladeş ve daha nice beldelerdeki Müslüman şahsiyetleri kan, gözyaşı içerisinde ölümün soğuk yüzünü hep enselerinde hissettiler. Bu kardeşlerimiz ölümün o soğuk yüzünü karşılarında görürken, bizler Müslüman kardeşleri olarak televizyon ekranları karşısında sevdiklerimizle kahkahalar atarak üzülmek(!)le yetindik. Ya da keyfimiz kaçmasın diye kanal değiştirmeyle uğraştık.
İslam dünyasında ne zaman katliamsız bir gün, bir bayram geçireceğiz? Artık ölümsüz, zulümsüz, gözyaşısız, gurbete uzak, sılanın içerisinde, mülteci konumunda olmadan, öz topraklarımızda ne zaman barınacağız? Ne zaman bizi birleştirecek sözü dinlenilen, emin bir imamımız, bir kumandanımız, bir rehberimiz olacak şu yeryüzü üzerinde? Ne zamana kadar çocuklarımız ecnebi memleketlerinde dünyaya gelecek, o ecnebilerden azar işitecek, ya da katledilecekler? Sana söylüyorum Müslüman kardeşim, bizatihi sana! Ne zamana kadar kırmızıçizgi diye isimlendirdiğimiz çocuklarımızın, kadınlarımızın, genç kızlarımızın katledilmelerini sessiz, tepkisiz, karşılıksız zelilce görmemekten geleceğiz?
Tüm bu olumsuzluklar ve kardeşlerimize yapılan saldırılarından dolayı, bizde oluşan yaralarımıza tuz basaraktan Allah’ın bize hediye ettiği Kurban Bayramı’nı en iyi şekilde ihya etmeye çalıştık. Bu bayramda İslam beldelerine saldırı olmadı sevinciyle uyandık uykularımızdan ve milyarlarca Müslüman’ın camileri doldurup tekbir, tehlil ve salâvatlarla bayram namazına durmalarını sevinçle temaşa ettik. Vahdet bahçemizin içerisindeki güllerin boy vermesi duasıyla Rabb-ı Zülcelal’e, pak olan alınlar secdeye vardı. Bir olmak, diri olmak, uyanık olmak için eller semaya açıldı.
Aynı kıbleye, aynı safta, omuz omuza saf tuttuk kardeşlerimizle. Dünyevi menfaatler bir tarafı bırakıldı, bayram boyunca. Çok az bir zaman dilimiydi ama güzel kardeşçe yaşadık bayramımızı.
Her şey çok güzel gidiyordu ki, bir acı haber geldi tüm Müslümanları temsilen Hac farizasını yerine getirmeye gidenlerden. Katliamdan farksız bir faciaydı yaşanan. Bayram sabahı 08.30 ile 09.00 saatleri arasında olan facia (en son alınan bilgiye göre)753 hacının hayatını kaybetmesine, 863 hacının da yaralanmasına sebep oldu. Olayı değerlendiren Diyanet İşleri Başkanı Mehmet GÖRMEZ, ‘ciddi bir yönetim sorunu var. Fakat bütün İslam dünyasının bu ibadeti daha güvenli nasıl yapabiliriz? Bunu tekrar ele almak zaruri olmuştur. Prof. Görmez, sözlerini şöyle noktalıyor, ‘Müzdelife’den Cemarat’a gelen insan akını ile tekrar Mina’ya dönen hacı adaylarının karşılaşması nedeniyle bu olay gerçekleşmiştir. Önce düşme ile başlayıp arkadan da büyük bir izdiham yaşanmıştır.
Bu faciadan sonra gözler tekrar Mekke’de güvenliği sağlayan şirketlere çevrildi. Bu facia bir ihmalin sonucu mu yoksa bir zafiyet mi yaşanıyor? Sorusunun muhatabı ise güvenlik şirketi İngiliz G4S şirketi’dir. Kutsal toprakları yönetmekte liyakatsizlikle suçlanan Suud Hanedanı’nın, hacıların güvenliğini sağlama işini Filistinli çocuk mahkûmlara işkence yaptığı söylenen İngiliz G4S şirketine verdiği gerçeğini ortaya çıkardı. İnsan hakları ihlali konusunda dosyası kabarık olan G4S şirketi, daha önce de Mekke ve Medine’de hacılara karşı takındığı sert ve insanlık dışı tavırlar ile gündeme gelmiş Türkiyeli hacılar tarafından da zaman zaman dillendirilmişti.
İzdihamdan sağ kurtulan Hakan Duyar adlı hacı, izdiham olduğu sıralarda yan kapılar kapalıydı, yol ortasında da bir kamyonet vardı, tekerlekli sandalyeler de devrilmişti. Bunlar olduğu gibi en önemlisi ihmaldi dedi. Mekke ve Medine gibi dünyanın her yerinden gelen Müslümanların güvenliğini bir Müslüman olmayan İngiliz şirketine verilmesi Suud Hanedanı’nın Müslümanları hiç düşünmediğinin belgesidir.
İnsanların parayı değil insanları düşündüğü günlerde buluşmak dileğiyle…
İngiliz G4S şirketi
Kutsal toprakları yönetmekte liyakatsizlikle suçlanan Suud Hanedanı’nın, hacıların güvenliğini sağlama işini Filistinli çocuk mahkûmlara işkence yaptığı söylenen İngiliz G4S şirketine verdiği gerçeğini ortaya çıkardı. İnsan hakları ihlali konusunda dosyası kabarık olan G4S şirketi, daha önce de Mekke ve Medine’de hacılara karşı takındığı sert ve insanlık dışı tavırlar ile gündeme gelmiş Türkiyeli hacılar tarafından da zaman zaman dillendirilmişti.