Hicri takvime göre senenin ilk ayı olan Muharrem ayı içerisindeyiz. Muharrem ayı; Zilkade, Zilhicce ve Receb ile birlikte haram aylardandır. Özellikle 10 Muharrem yani Aşura günü büyük, sevindirici ve önemli hadiselerin yaşandığı bir gün olarak tarih sayfalarında yerini almıştır.
Hicretin 61.senesi 10 Muharrem (Aşura) günü, Miladi olarak 10 Ekim 680 yılını gösterdiğinde Kerbela (Kerbu-Bela) da şehidlerin seyyidi, cennet gençlerinin efendisi İmam Hüseyin ve Ehl-i Beyt’ten 72 güzide şahsiyetin şehid edilmesiyle artık Muharrem ayı hüzünle anılmaya başlandı.
Peygamber Efendimiz (S.A.V.) ve ashabının Mekke’den Medine’ye hicretini başlangıç olarak kabul eden Hicri takvimin 1443. Yılına girdik. Çarşamba günü (önceki gün) ise insanlık ve İslam Tarihinin en alçak ve vahşi saldırısının Hicri Takvime göre 1382. yılını, Miladi takvime göre 1341. yılını yâd ettik.
Kerbela şehidlerini yâd ettiğimizde hüzünden çok, onların bile bile şehadete yürümeleri gibi tarihe örnek olacak şekilde büyük fedakârlık ve mücadelelerinden yolumuza ışık tutacak dersler ve ibretler çıkarmalıyız. Kerbela bizler için bir matem günü değil, kıyam günü olmalıdır. İmam Hüseyin'in davasını, mesajını anlamadan sadece ağlamak ve feryad-u figan etmek O’nun davasını anlamamaktır. Yapacağımız en doğru tavır ve davranış Hz. Hüseyin ve yarenlerinin yolunu ve davasını sürdürmek ve mesajlarına sarılmak olmalıdır.
Kerbela denince Hz. Hüseyin ve yarenlerinin niçin kıyam ettikleri, hedefleri, mesajları, hareket tarzları, İslam’ı tebliğ yöntemleri, sadakatleri, cihad ve fedakârlıkları akla gelmelidir. Kerbela demek zulme, zalime, haksızlığa, adaletsizliğe, sömürüye, dayatmaya, baskıcı, despot yönetim ve anlayışlara karşı çıkmaktır. Bunu yapmadan Kerbela'yı anlamak mümkün değildir. Kerbela ve Aşura'yı anlamak için Hüseyin gibi düşünmek, yaşamak, o ruhu elde etmek ve zamane Yezidleriyle ile her platformda mücadele etmeliyiz.
Kerbela bir kıyam yeri olmakla birlikte tarih boyunca gelen tüm İslami ve özgürlük hareketlerinin beslendiği ana kaynaktır. Bu mesaj ve kıyam ruhu İslam ümmetine ve insanlığa gerçek özgürlüğün yolunu açacak, bütün ulvi değerleri bünyesinde barındıran insanlık tarihinin en şanlı kıyamıdır. Kerbela, zilletten izzete, esaretten hürriyete, zulmetten nura yürüyüşün adıdır.
Geçtiğimiz Cuma günü “KERBELÂ’YI İBRET NAZARIYLA OKUYALIM!” adlı hutbede de denildiği gibi:
“…Kerbela, İslam ümmeti olarak hepimizin ortak acısı, tarihimizin yürek yarasıdır. Ne hazindir ki geçmişteki acı olaylardan yeterince ibret alınmadığı için bugün de İslam coğrafyasında hırs ve menfaat uğruna yeni Kerbelalar yaşanmaktadır. Hâlbuki Kerbela denince bağrı yanan, Hz. Hüseyin anılınca “Ah!” eden her Müslümana düşen, Kerbela’yı doğru okumak ve anlamaktır. Yeni Kerbelalar yaşamamak için tevhid ve vahdet bilincini kuşanmak, birlik ve beraberliğimize sahip çıkmaktır. Hakkın yanında, hakikatin yolunda olmaktır. Fitne zamanlarında basiret ve ferasetle hakikati görmektir. Tıpkı Hz. Hüseyin gibi zulme ve haksızlığa karşı çıkmaktır…”
Evet, bizler ALLAH'a hakkıyla iman eden müminler olarak her zaman ve mekânda hakkı söylemekten, yaşamaktan ve hakkı yaşayanlara yardım etmekten asla vazgeçmemeliyiz. Her dönemde zalime başkaldıran Hüseyinler gibi olmalı ve Kerbela mesajını şiar edinmeliyiz.
Selam ve dua ile…