İslam dünyası ve 3. Dünya ülkelerini sömürme planlarını uygulayabilmenin yegâne yolunun Müslümanları İslam’dan uzaklaştırmak olduğunu çok iyi bilen İslam düşmanı batı emperyalizmi ve dünya siyonizmi bu amaçlarına ulaşmak için her yolu deniyorlar.
Bu amaçla çeşitli oyun ve tuzaklarla İslam toplumunu özellikle de gençlerimizi hedef alıyorlar. Bu oyunlardan birisi de “İslam ümmetinin umudunu kırma” operasyonudur. Sürekli olarak emirlerinde olan etki ajanları ve köle ruhlu işbirlikçileri marifetiyle umutsuzluk pompalıyorlar ve ümmetin yeşeren ümitlerini kırmaya çalışıyorlar. Bizlerde çoğunlukla bu oyunun farkına varmadan safiyane bir şekilde sürekli olarak menfi durumları gündeme getirip bunun düzeltilmesini istiyoruz. Lakin kazın ayağının aslında öyle olmadığını fark edemiyoruz. Tabi ki, başta “Kültür emperyalizmi” olmak üzere birçok alanda İslam’ı ortadan kaldırma planlarını uygulanmaya çalışan İslam düşmanları bu sinsi planlarından vazgeçmediler. Bu konuda yıkıcı faaliyetlerine aralıksız devam ediyorlar. Bu oyun ve hileleri göz ardı edemeyiz. Bunları akamete uğratmak için var gücümüzle çalışmalıyız.
Lakin oyunun farklı bir versiyonunun da, korku pompalama ve umudumuzu kırma olduğunun farkına varalım. Sürekli olarak “İslam ümmetinin bir araya gelmesinin mümkün olmadığı, bunun bir hayal olduğu” algısını işleyip bizleri inandırmaya çalışıyorlar. Aynı şekilde “İslam’ın hayata hâkim olmasının hayal olduğu ve bunun ‘Asrı Saadet’ döneminde kaldığı” algısını gündeme getiriyorlar. Gençlerimizin İslam’dan uzak oldukları, “deizm” vs. tehlikesine, toplumda namaz kılma oranının çok düşük olduğu gibi çeşitli konulara dikkat çekerek bizleri umutsuzluğa sevk ediyorlar. Aslında burada gençlerimizi yanlış yönlendirip öyle olmaları isteniyor. Bu şekilde umudumuzu kırıp toplumda ve ümmet coğrafyasında yaşanan uyanışın ve güzel çalışmaların halkın gündemine gelmesini istemiyorlar. Bu amaçla sürekli olarak olumsuz örnekleri medya aracılığıyla halkın gündemine getiriyorlar. Böylece İslam toplumunu istedikleri gibi yönlendirip sömürebileceklerini hesap ediyorlar.
Ümmet olarak tabi ki sorunlarımız çoktur lakin bu sorunları aşacak ve emperyalistleri yerle yeksan edecek inancımız ve irademiz tamdır. Yeter ki umudumuzu kırıp oyuna gelmeyelim. Yusuf 87’de buyrulduğu gibi ümitsizlik bizim kârımız olamaz. Eksiklerimizi sürekli gündeme getirerek, moralimizi bozmayalım. Eksiklileri hep birlikte giderelim ancak müsbet yönlerimizi ve yapılan faaliyetleri de yok saymayalım.
Bizleri ümitsizliğe düşürerek İslam’dan ve İslam davasından vazgeçmemizi ve kendilerine “kurşun asker” olmamızı sağlamaya çalışıyorlar. İslam’ın yaşanmasının, ümmetin bir araya gelmesi ve İslam’ın hakim olmasının bir ütopya olduğunu gençlerimize ve bizlere kabul ettirmeye çalışıyorlar ki, kendilerine köle yapsınlar. Bu amaçla önce kendi uydurdukları “Siyasal İslam” söylemini yaygınlaştırdılar. Sözde “Arap baharı” ve Mısır’da yapılan Sisi darbesi sonrası “Siyasal İslam devri bitti” diyerek Müslümanları umutsuzluğa gark etmek istediler. Bu söylemi bazı sözde muhafazakârlar eliyle dillendirdiler. Anlamadıkları ümmetin gençlerinin uyandığı ve böyle ucuz oyunlara gelmeyeceği gerçeğidir.
Ümmet olarak zor durumda da olsak, sıkıntılarımız da olsa; “İman varsa imkân vardır” sözünün gereği olarak, bunun geçici olduğu ve İslam güneşinin doğmasını kimsenin engelleyemeyeceğine inancımız tamdır.
Yazımızı Bir ayet ve Bediüzzaman’ın sözü ile tamamlıyoruz:
“…Kâfirler istemeseler de Allah nûrunu tamamlayacaktır.” -Saff Suresi: 8-
"Evet, Ümidvar Olunuz! Şu İstikbal İnkılabı İçinde En Yüksek Gür Sadâ, İslâm'ın Sadâsı Olacaktır!"
Selam ve dua ile…