Devlet her şeyden önce halkına, devletine güvenmeyi pratikte aşılamalıdır. Devlet yönetici ve idarecileri israftan uzaklaşmalıdır.
Devletin bütün kademelerinde bulunan yetkililer atandıkları makam odalarını kurumdaki imkanlar ölçüsünde lüks döşemekle başlamaktadırlar. Valiler, Kaymakamlar, Rektörler ile diğer yetkililer Devletin kendilerine tahsis ettiği lojmanları içindeki eşyaları ile beraber baştan aşağı değiştirmektedirler. İki yılda bir atananların yaptıkları masraflar yüzlerce fakirin ihtiyacını karşılamaktadır. Makam arabalarının değiştirilmesi, misafir karşılama masraflarının haddi hesabı yoktur. Milletvekillerinin, bakanların harcamaları ise korkunçtur. Üstekilerin israfı bu şekilde iken.
Babaların, tüm hayatı çocuklarının geleceği için hazırlık yapmaktır. Baba, yemez, içmez, gezmez, Tüm hayatı çocuklarının geleceğini düzenlemeye çalışmasıdır. Okul masrafları, işe koyma masrafları, evlilik masrafları babanın boynunda bir yüktür. Devlet bu konularda tarafsızdır. Hiçbir masrafa el atmaz. Avrupa devletleri ise babaya sen hayatını yaşa, evladının bütün masrafları bize aittir. Doğduktan itibaren ölünceye kadar ne gerekiyorsa biz yaparız. Biz okuturuz, biz evlendiririz, biz ev veririz, biz araba veririz, işe koyarız. İş yapmak İstemezse geçim parasını biz veririz. Yani devlet kefilleridir. Onlar devletlerinin sözüne güvenerek hareket eder. Devletler halkının geleceği hakkında endişe duymasına engel olmalıdır. İslam’ın ilk döneminde olduğu gibi sosyal devlet olmalıdır. Devlet okul kitaplarını verdiği için halkta bununla ilgili bir hazırlık yoktur.
Devlet toplumun güvenini kazanamadığı zaman, toplum endişe duyar ve stokçuluk yapıp karaborsaya yönelir. Şu anda zengin olanlar mal pahalı olur diye stokçuluk yapar, halkta mal bulamam veya pahalı olur diye ihtiyacından daha fazla depo eder. Daha önce 5 litrelik yağ alırken şimdi imkanları ölçüsünde depo etmeye çalışır. Hem talep fazlalaşır hemde stokçulara fırsat doğar. Evinde 2 aylık gıdası olan 2 aya kadar almadığı zaman stokçuların ve büyük zincir marketlerin aldığı yüklü mallar ellerinde kalır. Bu da onları büyük zararlara uğratır.
Devleti yönetenler, aile fertlerinin elini devletin işleyişinden çekseler, israf yapmaktan kaçınıp israf yapmayı engelleseler ve bütün kademedeki idareci ve yöneticiler diğer memurlar gibi kendi ev eşyalarını atandıkları yere götürseler devletin hazinesi dolacağı ve halkın refah düzeyinin çok yükseleceği kesindir. inşallah. Diğer taraftan aç kalacaksak, hep beraber aç kalalım. Vekil, 100 liralık yemeği 10 liraya yese, asilde oranın kapısından bile geçemezse olmaz. Sosyal adalet ve devlet herkes için aynı olmalıdır.