Geçtiğimiz Cumartesi günü Ankara'da sol kesime mensup sendika, parti ve STK'ların düzenleyeceği "Emek, barış, demokrasi" mitingi öncesi Ankara Tren Garı yakınındaki toplanma yerine düzenlenen iki bombalı saldırıda son rakamlara göre 97 kişi ölürken, 46'sı yoğun bakımda 244 kişide yaralandı.
Bu olay, 5 Haziran Diyarbakır ve 20 Temmuz Suruç patlamalarının ardından yaşanan çatışma süreci ile nasıl bir fitne ortamına çekildiğimizi görmemiz lazım. Daha önce "Fitneden uzak duralım" diye bir yazı yazarak uyarıda bulunmuştum. Aynı konuya istemeden de olsa devam etmek zorunda kalıyorum.
Öncelikle konuyla ilgili ayet ve hadislerde ki uyarıları dikkate alalım:
"Ve öyle bir fitneden sakının ki, içinizden yalnız zulmedenlere dokunmakla kalmaz. Ve bilin ki, Allah'ın azabı şiddetlidir." -Enfal Suresi: 25-
"...Fitne, öldürmekten beterdir..." -El Bakara Suresi: 191-
"Fitne uykudadır. Allah, onu uyandırana lanet etsin." -Hadis-i Şerif-
"...Fitne, öldürmekten beterdir..." Çünkü fitne öldürmeden daha şiddetlidir, daha ağırdır. Öldürmenin zahmeti çabuk geçer, fitneninki ise devam eder. Öldürme, insanı yalnız dünya hayatından eder. Fitne ise hem dinden, hem dünyadan eder. Öldürme kişi ile sınırlı kalabilir ancak fitne devam eder ve toplumda yaygınlaşma karakteri taşır. 'Ölümden daha ağır ne vardır' demeyelim. Çünkü ölümü temenni ettiren durum, ölümden daha ağırdır. Şirk ve küfrü yaymak, dinden dönmek, ALLAH'ın yasaklarını çiğnemek, genel sükuneti bozmak, kişiyi vatanından çıkarmak, toplumları birbirine düşürmek, kaos ve kargaşa ortamı çıkarmak hep birer fitnedirler.
Onun için bizler sorumluluk alarak fitneden kendimizi ve çevremizi uzak tutmalıyız. İslam toplumunu farklı ideolojilere esir ederek, parçalara ayırarak zaten bizleri en büyük fitneye düşürdüler ve bizleri birbirine düşman hale getirdiler. Kim veya hangi kesim olursa olsun İslam toplumunu ayrıştıran, bölen ve birbirine düşman hale getirerek düşmanca tavırlar sergilerse bilelim ki, asıl düşman o kişidir veya asıl düşmanlarımızın kuklasıdır.
Ortada bir patlama ve yüze yakın ölü var. Bize düşen bu olayın aydınlatılmasını ve bu planı yapanların planlarını boşa çıkarmak için çalışmak olmalıdır. Eğer bunu yapmaz isek bu kanlı ve lanetli planı devreye koyanların piyonu ve plana hizmet edenlerden olmaktan kurtulamayız.
Plan ortada, bir piyon bulup eylem yaptırmak, ardından bunu bize dost gibi sureti haktan görünüp 'düşmanınız bunlardır' deyip halkın arasında bir iç çatışma yaşanmasını sağlamaktır. 12 Eylül 1980 öncesinden bu yana halk olarak bu tür oyunlara çok geldik. Ancak halkımız artık uyandı ve bundan sonra bu oyunlara gelmemelidir. Ortadoğu'yu kan gölüne çeviren Emperyalist devletlerin 'başsağlığı ve kınama' mesajlarına aldanmayalım. Hem öldürüp hem taziyeye gelen şeytan karakterli tiplerdir bunlar.
Bir diğer konuda bu tür eylemlerin kabul edilecek hiçbir yanının olmadığını, herkes ve her kesimin deklare etmesi gerektiği gerçeğidir. Bu olayda toplumun tüm kesimlerinin aynı tavrı göstermesi ve 'ulusal yas ilan edilmesi' tabi ki sevindiricidir. Ancak bu konuda da samimi olmak gerekir. Ölen ve öldürenin kimliğine ve fikrine göre tavır belirleyen kesimlerin hiçbir inandırıcılığı yoktur. 'Benim katilim iyidir' mantığı ile hareket edenler, aynı durum başlarına gelince yalnız kalacaklarını unutmasınlar. Bu yüzden toplu katliam girişimlerini kim yapmışsa veya kime karşı yapılmışsa yapılsın 'amasız','ancaksız', 'fakatsız' kınanmalı ve karşı çıkılmalıdır. Aksi durumda 'Siyasi münafıklık' olur ki, inandırıcılık kalmaz.
Bu tür acıları istismar etmek ve toplumu ayrıştırarak çatışma ortamına sürükleme amaçlı demeçlerin katliamdaki bombadan daha tehlikeli ve yukarıda açıklamaya çalıştığımız 'fitne' kapsamına girdiğini unutmayalım.
Bu tür fitne ve hassas ortamlarda kurdun kuzu postuna büründüğünü görelim artık. Algı operasyonlarına ve fitnecilerin bizleri bilinçli bir şekilde yönlendirmelerine, kaos, kargaşa ve fitneye kanalize etmelerine izin vermeyelim. Ölen ve yaralanan insanların kanı sıcakken ‘olayı seçim malzemesi olarak nasıl kullanabiliriz?’ diye düşünenler ve 1 Kasımdaki seçimin derdine düşenler halkın dostu olmazlar. Bu tipler, tıpkı oylarını artırmak için çatışma çıkmasını ve asker-polis cenazelerinin batıya gelmesini alkışlayan milliyetçi akımlardan farksızdırlar. Asrımızın 'neo ittihatçıları' olan bu tipler her zaman halkın değil kendi, parti ve ideolojilerinin menfaatini düşünürler.
Saldırının kim tarafından yapıldığı konusuna gelirsek, bununla ilgili farklı iddialar ve senaryolar basında dillendiriliyor. Belki de kesin bilgiye hiçbir zaman sahip olmayacağız. Çünkü gerçeği değil, planı işletenler istedikleri kukla ve piyonları karşımıza 'katil' olarak çıkaracaklar. Asıl katil ve katillerde barış, insanlık edebiyatı yaparak insanlığı sömürmeye devam edecekler.
Rabbimizden dileğimiz halkımızın ve ümmetin başına kanlı planlarla musallat olan bu oyun ve desiseleri ve oyunları kuranları ifşa ve rezil-rüsva etmesidir.
Selam ve dua ile...