Dün akşam birkaç kişi oturmuş sohbet ediyorduk. Eğer sohbetleriniz uzun metrajlı ise mutlaka ekonomik buhran, haksızlıklar, hukuksuzluk, yolsuzluklar, siyaset, adalet, oradan Hz. Ömer ve bir dokunuş Hz. Ömer b. Abdülaziz sohbetinizin bir başlığı olur.
Ömer bin. Abdulaziz’in 2 yıl 5 ay gibi kısa bir sürede dünyayı değiştirmesi bir arkadaşımızın dikkatini çok çekmişti. Elinde okuyacağını söylediği Ömer b. Abdulaziz’in hayatını anlatan bir kitap vardı. Kendi cevapladığı şöyle bir soru sordu; “Bu kadar kısa bir sürede neler yaptı da bu şekilde tarihte yerini aldı? Ben diyorum ki, hayatın işleyişinde nerede bir yamukluk varsa hepsini önce ailesinden başlayarak adalet ekseninde çözdü. Devlet başkanı aileden başlayarak adil olursa, vezirleri içinde adalet kaçınmaz olur. Vezirler adil olursa onun cülesası, beraber oturup kalktığı kişiler de adil olur. Suya atılan taş misali adalet halkaları genişler ve bütün yüzeyi kaplar. Mülkün yani devletin temeli oluşur”
Yaklaşık 2 buçuk yılda sergilediği adaletiyle hüküm sürdüğü topraklarda zekât verilebilecek tek kişinin bulunmadığı rivayet edilir.
Miftahus-Sa’ade isimli kitapta Ömer b. Abduaziz ile ilgili şöyle bir hadise geçer; “Bir kadın Halife Ömer bin Abdulaziz'in eşine bir sorununu aktarmak için halifenin evini sorar. Gösterilen eve girdiğinde neredeyse baykuşların mekânı olabilecek bir yer görür. Kendilerine yakın bir yerde bir adamın çamur kararak duvarı sıvaması dikkatini çeker. Sana bir şey anlatacaktım da sanki şu adam bizi dinliyor gibi, dedi. Halifenin hanımı; O emirül-müminindir. Kadın hayretler içinde kaldı. Hayretten ağzı açık kalan kadın "Burası emirülmüminin mi evidir? Diye sormaktan kendini alamadı. Halifenin eşi şu tarihi cevabı verdi; "Halifenin evi harabe gibi olduğu için halkın evi mamurdur, eğer halifenin evi mamur olsaydı halkın evleri harabe olurdu"
Dünyanın hâlâ onu nasıl konuşuyor olmasın? Dünkü sohbetimizin konusu nasıl olmasın?
Hayatından bir kesit daha anlatmadan geçmemek gerek. Ömer b. Abdulaziz Horasan’a bir vali tayin eder. Yeni vali atandığı yere gittiğinde şoke olur. Fisk û fûcûr, katl û kûtûl almış başını gitmiş. İçki içen içene. Güvenlik ve asayiş sıfır derecesinde…
Bunları müşahede eden yeni vali derhal halifeye bir mektup gönderir; “Ya istifamı kabul et ya da sopayı kullanmama izin ver. Onlara ağır cezalar vereyim…”
Halife Hz. Ömer b. Abdulaziz ona şu cevabı gönderir; “İstifanı kabul etmiyorum. Halka bir fiske dahi vurmayasın. Halka Allah’ın emirlerini anlat. Kıl kadar da adaletten sapma. Bu şekilde her şey rayına oturur. Kimseyi de dövmene gerek yoktur.”
Bu kadar kısa sürede böylesi büyük bir dönüşümü nasıl gerçekleştirebilmişti? Sorusunu sormuştu sohbet arkadaşımız. Aynı soru halifeye de sorulur şu cevabı verir; “İşlerimi istişare ile yaptım, işlere liyakat sahiplerini atadım”
Görünen o ki bir Ömer daha hayaliyle yaşamaya devam edeceğiz.