Çaresiz ve eli kolu bağlıydı. Çünkü o bir kadındı. Yaşadığı tarihler kadına konuşma hakkı tanımıyordu. Ve susmak kadınlar için öğretilmiş bir duygu muydu? Ya da ne sebebiyle susuyordular. O devrin kadınları!
Dinleyince bir türlü işin içinden çıkamadım. Yine sizlere yaşanmış bir olaydan bahsedeceğim. Bu olay cahilliğin diz boyunu aştığı yıllarda Yaşanmış.(Maalesef hala yaşanmaktadır. Demek cahillik hala yok olmamış!)
Çok genç yaşta kendi rızası alınmadan, Hatta kaçılarak evlenmeye zorlanmış bir kahramanın hayatından bahsedeceğim. Evleneli henüz aylar olmuştur. Eşi gurbete çıkmak zorundadır. Çünkü o seneler kıtlığın yaşandığı yıllarmış. Bir sene sonra eşi döndüğünde, bir oğlu olduğunu öğrenir. Lakin oğluna doyamayacağını oda bilemez.
Zamanın kötü hastalıklarından biri olan vereme yakalanmıştır. Ve çaresizlik yoksulluk ile birleşince, çok genç yaşında toprağın bağrına bedenini teslim eder. Eşini kaybeden ve kucağında yaşını almamış bebeğiyle kalan güzeller güzeli gelini, kapı komşuları istemeye başlar. Ne tuhaf oysa onlar da evlidir. Kuma alacaklardır. Sen ne istersin diye, geline sorulmaz…
Ve en acı karar verilir. Evli 4 çocuklu kaynı ile evlendirilecektir. Gözyaşları ve utanç içinde hayatını sürdürür. Kucağındaki oğlunun bir gün annesini suçlayıp; "iki kocalı kadın" diyeceğinden habersiz bir şekilde.
Oğlan büyür ve iki nikahlı olan insanlara karşı kin güder. Berber olmuştur. İki nikahlı olanları asla tıraş etmez. Hatta dükkanından kovar. Zaman gelir geçer ve kendisi de yaptığı hatalar sonucu evlenmek zorunda kalır. Artık o da iki nikahlıdır.
Bu olayı dinlerken bir hadis gelip çattı yüreğime;"kınamayınız, kınadığınız olayı yaşamadan ölmezsiniz." Nice olaylar anlatılır, kınanmalar babında yaşanmış pişmanlıklar ifade edilir, gözyaşları yanaklara süzülürken. Neden mizaçlarımız da bu kadar aciz.? Neden büyük konuşulur ki!.
Nedenler ve niçinler cevapsız kalıyorlardı. Anlatılacak kelimeler sadece acı dolu olduğundan kifayetsiz kalmışlardı. Acaba büyük laflar ne sebeplerden dolayı söylenir; Gurur, kibir, kendini hep doğru yolda görme, aşağılama duygusu içinde yaşamak olabilir mi?
"Ben yapmam "demek ne kadar doğru? "Allah'ım bana yaşatma "desek ya! Bizler aciz kullarız. Elbette aklımızla yol alırız. Lakin hayat merdivenlerini çıkarken, neler ile karşılaşacağımızı bilemiyoruz.
"Büyük lokma yut, büyük konuşma" Bu yazıyı duvarlarımıza yazmalı, ara sıra da olsa okumalıyız. Sonradan utanç ve üzüntü ile yaşamamak için. Kim bilir bizlerinde anlatacak nice hikayeleri olur. Kınama adına yaşadığımız...
Ben acizliğe boyun eğdim de kelimelere büyüklendim. Ben dedim de yapmam diyemedim. Şimdi anlatacak masallarım çoğaldı da anlatacak gücüm kalmadı. Ah keşke demeseydim. Kınamak ne haddimeydi! Şimdi yaşıyorum ağır bedellerimi öderken... Ben de yapabilirmişim... Kınamadan yaşayalım Üç günlük dünyamızı… Sevgili okurlarım...