Türkiye toplumunda yaşayan Müslümanların, İslam’ı anlama ve yaşama konusunda zihinleri hayatları o çevrenin İslam’ı nasıl tanımladığıyla şekillenmektedir. Bu durum beraberinde birçok sorunu ve İslam kavramının içinin boşaltılmasını sağlamaktadır. Bu yazımda Türk toplumuna İslam’ın ne demek olduğu hakkında kıymetli bir akademisyen olan Prof. Dr. Faruk Gürbüz hocamızın kaleme aldığı ve Düşün Yayıncılık tarafından okuru istifadesine sunulan “İslâm” isimli kitaptan söz edeceğim.
Evrensel Bir Din mi Yerel Bir Din mi?
İslam’ın evrensel bir din olduğuna herkes hemfikirdir. Yalnız İslam dünyasında İslam yerel sınırlara indirgenmiştir. Herkes büyük bir medeniyet olan İslam’ı, kendi dünya görüşüyle sınırlandırma çalışıyor.
Bakınız bu konuda Prof. Dr. Faruk Gürbüz hoca şunları söylemektedir:
“Mefhumların sisli puslu, hayal meyal göründüğü bir çağda yaşıyoruz. Kavramlar çıkmazındayız. Çağın insanı çok derin ve tehlikeli bir kavram anarşisine maruz kalmış durumda. Bu sebeple birçok kavram hakkında olduğu gibi İslam hakkında da bugünün insanın zihin dünyası gayet karışık ve bulanık. Çünkü bugün İslam bazı insanlar tarafından; Taliban gibi terör teşkilatlarının İdeolojilerini besleyen bir dinamik olarak algılanmaktadır. İslam mesela sosyolojik bir fenomen olarak Türk toplumunda başka İran toplumunda daha başka görünümlerdedir.
Tarihi süreci içinde bozulan her din gibi, İslam’da bidat ve hurafelerin tehdidine maruz kalmıştır. İslam’ı bu tehditlerden korumak, zihinlerde oluşan yanlış algıları silmek, onu doğru anlamak ve anlatmak için onun Hz. Peygamber’in hayat tarzında aksülamel bulmuş Kur’an’daki tanımına sığınmaktan başka çare yoktur.”
İslam’ı gerçekten öğrenmek isteyenler; İslam’ı bizzat Kur’an ve Hz. Muhammed (s.a.s.)’in hayatından öğrenmeleri gerekiyor. Günümüz dünyasında hangi oluşum, hangi topluluk kendisine İslam’ın bir bölümümü ilken edinmişse, muhataplarına o ilkeyi sadece anlatmakta ve ilkeyi bayraklaştırmaktadır. İslam sadece bu anladığımızda ibarettir denilmektedir. Hatta bazıları daha ileriye giderek, İslam’ı araştırmayın diye bilmektedirler.
Faruk Gürbüz hoca, “İslam” isimli kitabında önemli bir inceliğe işaret etmektedir:
“Allah indide din İslam’dır” cümlesinden de evvela İslam’ın bir din olduğu, sonra da din sanılan veya din olduğu iddia edilen diğer inanç sistemlerinin din olmadığı anlaşılır. Dolaysıyla, bir sistemin Allah katında din sayılabilmesi için onun İslam’ın bütün özelliklerini taşıması gerekir.”
Yani bu şu demek Allah’ın gönderdiği din olan İslam ile sizin yaşadığınız İslam birbiriyle aynı olması gerekiyor. Allah İslam’ı nasıl anlatıyorsa öyle anlatmalı, nasıl yaşanılması gerekiyorsa öyle yaşanmalıdır. Ne fazla, ne eksik.
Kitabın altını çizdiğin önemli bir notu daha buraya almakta fayda görüyorum.
“Ali İmran Suresinde ‘Kim İslam’dan başka bir din ararsa ondan asla kabul edilmeyecektir’ denir. Bu ayetten de din sanılan veya din olduğu iddia edilen hurafeler ve bidatler insan icadı yapımı dinlerin Allah katında din sayılmadığı anlaşılır.”
İslam ümmetinin içerisinde 42 mezhep olduğu söylenmektedir. Bu durumda gerçekten Müslümanların işinin zor olduğunu söylemek mümkündür. Müslümanların tek bir ümmet çatısı altında nasıl birleşeceklerine kafa yorma işi de ellete ki âlimlerin, aydınların işidir.
Sonuç
Kavramların içinin boşaltıldığı günümüzde, “İslam nedir” sualine cevap aramak isteyenlere yardımcı olacak hacmi küçük muhtevası büyük olan Prof. Dr. Faruk Gürbüz hocanın kaleme aldığı “İslam” isimli eser birçok soruya ışık tutacaktır.