Politikacı, edebiyatçı, ressam ve doğabilici olan Johann Wolfgang Von Goethe, 1749’da Almanya’nın Frankfurt şehrinde doğdu.
Açık ve resmi olarak Müslüman olduğunu açıklamasına dair bir bilgi yok. İslam ve Müslümanlara savaş açan o günün Hıristiyan Avrupa’sının o günkü şartlarında bunun hiçte kolay olmadığı bilinmektedir. Kendisinin İslam Kültür ve Edebiyatı hakkındaki en önemli eseri olan ‘ Doğu – Batı Divanı’ adlı eserinin giriş bölümünde “ Divanın müellifi, kendisinin bir Müslüman olduğu şüphesini ret etmez” der.
Goethe, Hıristiyanlığa ve Hıristiyan din adamlarına ağır eleştiriler getirirken, İslam’a ise hem saygılı hem de hayrandır. Aşağıdaki şiirleri onun inancını hakkında bize ipucu verir.
Kilisenin midesi büyüktür
Bütün memleketleri yiyip bitirdi,
Yine de kendine gelemedi.
Sevgili hanımlar,
yalnız Kilise Haram malı hazmedebilir……….Faust1, Spaziergang bk. 158
İsa bütün saflığıyla duyuyor
Kâinatın İlahı bir, diyordu.
O’nu İlahlaştıran her kişi,
En kutlu hislerini yaralıyordu.
İslam hakkındaki Şiirinde ise şöyle der:
Doğu’da Allah’ındır!
Batı da Allah’ın!
Kuzey ve Güney sahası
Sulh içindedir, O’nun kudretiyle
O, tek ‘ Adil’ olan
Hak olanı istiyor herkes için
Amellerimde ve Şiirlerimde
Sen yoluma verirsin…
Gerçek aydınlanmalı artık
Muhammed’in başardığı gibi,
Yalnız bir Allah diyerek,
O, dünyayı fethetti… Doğu- Batı Divanı s- 25
İslam inancı ve Hz. Muhammed için müstakil şiirler yazmıştır:
Düşman kendi ölülerine üzülsün,
Onlar, dönüşü olmayan yere, ebedi hüsrana gittiler.
Kardeşlerimiz için endişeye lüzum yok
Çünkü onlar, Şehitlik mertebesine erdiler.
Yedi kat gökler, kapılarını açtılar,
Etrafa nurani ışıklar saçtılar,
Kahramanlar Cennet kapısı önüne geldiler
Ummadıkları güzellikleri bulduklarını,
Miraç esnasında
Temaşa eyledim bahtiyarlıklarını…
Şahadetini ispatlayan yegâne Şehit
Gül gibi yayalarını görürler
Şan şöhret hepsi yok olur gider.
Sadece İman yarası baki kalır.
Rengârenk sütunlar arasında
Götürürler seni köşklere ve çardaklara
Önce Kevser şarabından tattırırlar
Sonra kâfur olan kadehten içirirler
“Ey Genç! Geçten de dinç, hoş geldin
Hepimiz ışıktan daha parlak ve şeffafız.
Artık birine kaptırınca gönlünü
Onların hepsi senin olur…
Dünyadaki iyi amellerine karşılık
Cenneti kazanırsın.
Sonsuz huzur ve sükûna kavuşur
Bu hayatı hiçbir şeye değişmez, seversin…
Pek az kimse talip oluyor
Mesut Müslüman’ın övüldüğü Cennete,
Cennet, din kahramanlarının yeridir,
Orada her şey onlar için hazırlanmıştır…………… Doğu- Batı Divanı- 286
Allah’ın Muhammed’e yardım
Etmeyeceğini sanan kimse
Şimdi öfkesini gidermek için
Evinin balkonuna sıkıca bir ip bağlasın da
Kendi kendini assın. Bakalım,
Öfkelendiği şeyi giderecek mi? ……………………. Doğu- Batı Divanı – 133
Kur’an ezeli mi, değil mi?
Ben onu araştırmıyorum!
Kur’an yaratılmış mıdır?
Bunu da bilmiyorum!
Onun kitapların kitabı olduğuna
Müslümanlık icabı inanıyorum…………………….Sayfa – 235 İLK LEZZET
Hakiki Müslüman cennetten öyle söz eder ki,
Sanki kendisi orada bulunmuştur.
Kur’an onu nasıl tasvir ederse öyle inanır.
İslam’ın temeli bu esas üzerine kurulmuştur... Sayfa- 283
Böylesine içten, samimi, lirik bir yığın özellikleri toplayan şiirleriyle Goethe, kendisini bir sır dünyasının içinde Rabbine teslim ederken umuyoruz ki, dünyada ulaştığı bu gönül ve duygu zenginliğini ahrette İman zenginliğiyle bütünleştirsin. Şiirine başlık yaptığı İlk Lezzet” onun ahiretteki son ve daimi lezzeti olsun...
Cumanız hayırlı ve bereketli olsun…