Şehadet En Çok Sacidlere Yakışır
Muharrem, hicri takvimin başlangıcı olması bakımından biz Müslümanlara bir muştu olurken yeni başlangıçlara doğru hicret yürüyüşünü hatırlatır.
Bu düşünce ve bilinçle muharreme/hicri yılbaşına, dolayısıyla da hicrete kapı araladık geçen Çarşamba günü...
Kapıyı araladığımız gibi, bizleri kapıda karşılayan ecdadlarımızın miras bıraktığı kutlu bir serüven, mübarek bir aşk ile karşılaştık.
Yine Muharrem, yine Şehadet, yine bağrımızdan bir gül, yine hak aleme bir hicret gerçekleşti...
Yine Allah’ın huzurunda, miraca çıkan yiğitler, yine cemaatle namaz, kıyamda muvahhit erler, yine saadet, yine Şehadet...
Yine kara kalpli cellatlar sahnede, yine kirli oyunlar, yine namazda dik duruşa alçakça saldırı, yine can, yine kanla yazılan destan...
Habil’den aldığı meşaleyi hiçbir zaman elden bırakmadı Allah erleri. Bazen Filistin’de mazlumca şehit edilen Zekeriya Peygamber ve oğlu Yahya ismi ile karşımıza çıkarken, bazen secdede Medine İslam Devletinin Halifesi Hz. Ömer oluveriyor. Bazen evi 22 gün muhasara edilen Hz. Osman bayrağı devralırken, bazen aynı bayrağı “Eğer gaip perdesi açılsa, benim imanım daha fazla artmaz.” diyen Hz. Ali dalgalandırmıştır.
Bazen bir kıyam olarak görünüp “Zillet bizden uzaktır” diyerek seni düşürür yollarına Hz. Hüseyin misali, bazen Şeyh Said gibi “Benim ölümüm Allah ve din için ise darağacında asılmama perva etmem” dik duruşuyla ilham olur sevenlerine...
Bazen “Bu dava çok büyüktür, en iyilerimizi feda etmek gerekir.” Diyen Rehberler sancağı dalgalandırırken, bazen “Biz bir çığır açtık geride kalanlar da o çığırda yürüsünler. Allah`tan tek dileğim, O`nun açtığı çığırda yürümek ve bu yola feda olmaktır.” Söylemini haykıran abilere şahit olur gözlerimiz...
Bazen bir Kurban Bayramı’nda Yasin ve Arkadaşları olur, fakirlerin yüzünü güldüren, dolu bir poşetin satırlara dayanamadığı, balkonların koruyamadığı, ateşlerin yaktığında haya ettiği nur simalarda görünürken, bazen toplumun ıslahı ve gençliğin ihyası için mücadele eden Aytaçların yüzü ile karşımıza çıktığına şahit oluyoruz.
Peygamberlerin dualarında yer alan, müminlerin rüyalarını süsleyen, istemekle değil hak etmeyle gelen hakikat, en son secdede karşımıza çıktı...
İsmi ile müsemma olmuş Sacid Abimiz Şehadet gömleğini giyip hakka iltica etti.
“Tevhid kahramanları, mücadeleyi sayısız düşmanlar arasında laf ile değil kan, ter ve gözyaşı ile pişirerek günümüze getirmişlerdir.”
Bunlar için Rabb Teala ne buyurmuş peki; “(Bu alışverişi yapanlar), ...rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın sınırlarını koruyanlardır. O müminleri müjdele!” (Tövbe 112)
“Allah yolunda ölenlere “ölüler” demeyin. Bilakis onlar dirilirler, fakat siz hissedemezsiniz.” (El Bakara 154)
Ne mutlu sözünde sadık kalıp şehadette yürüyen mücahit erlere.