Çok şükür kavgasız, belasız bir seçim atlattık. İleri ülkelerde siyasetçiler hizmet ve projeleriyle yarışırken, maalesef bizim siyasiler toplumu ayrıştırma ve birbirlerini karalamakta yarışıyorlar…
Seçimin galibi Ak Parti rehavete kapılmamalı ve verdiği sözleri biran önce gerçekleştirmelidir. Yeni bir Anayasa çalışmalarıyla başlamalı, emekli ve taşeron işçilerinin durumunu düzeltmelidir. Resmiyette ve eğitimde Kürtçenin önünü açmalı; Kürtlerle ilgili sorunların çözümünde HDP ile beraber HAK PAR, HÜDA PAR, KDP, Âlimler, Akademisyenler, Kanaat önderleri ve bu meselelerle ilgili derdi ve sözü olan herkesi sürece dahil ederek zemini güçlendirmelidir. Uzlaşı kültürünü geliştirmeli, muhalefet partilerini diyalog zemine çekmelidir…
Muhalefet partileri, kaybetmelerinin suçunu hükümete yükleme kolaycılığından vazgeçerek kendilerine çeki düzen vermelidirler. Muhalefet partileri şunu iyi bilmeliler ki, kullandıkları dil ve uzlaşmaz tavırlarından dolayı bir kısım seçmen Ak Partiye yöneldi. İnat ve kör düşmanlıktan vazgeçmelidirler. Tayip Erdoğan düşmanlığında oluşturulan koalisyon doğru ve ahlaki değildi. Bu düşman koalisyonun arkasında Almanya, İngiltere, İsrail ve Doğan medyasının destek ve fotoğrafının görülmesi muhalefete oy kaybettirdi. Bundan sonra birbirlerini bilgisiz ve delilsiz suçlamamalıdırlar. Suçlamadan önce düşünmeyi, sormayı ve dinlemeyi öğrenmelidirler. İyice öğrenmeden, düşünmeden, sonucu hesaplamadan suçlamamalıdırlar.
Geçmişi din düşmanlığıyla tanınan CHP’de, Kemal Kılıçdaroğlu’nun bazı söylem ve çıkışları umut verse de çizdiği zikzaklar güveni sarsmaktaydı. Yerelde de hemşerimiz Mansur Obut’un kişisel çabalarıyla oylarını iki katına çıkardıysa da, bu çabalar daha önce devrilmiş CHP otobüsünü düzeltmeye yetmedi- yetemezdi…
Her şeye ‘Hayır’ diyen Bahçeli’yi anlamak ve uyarılarda bulunmak zor olsa gerek.
SP yöneticileri, söylem ve icraatlarıyla elde kalan taraftarlarını küstürmek-dağıtmak için büyük çabalar göstermektedirler.
Bu seçimden en çok seçimlerin ve siyasetin kilidi olan HDP’nin dersler çıkarması lazım. Ben HDP’nin yanlışları üzerinde değil de, yapması gerekenler üzerinde duracağım.
— Eğer Selahattin Demirtaş ve HDP kadroları silahlı unsurların vesayetinden kurtulup, kendi kararlarını özgürce verebilselerdi…
— Eğer HDP, sık sık dile getirdikleri ‘Barış ve Demokrasi’ kavramlarının içini doldurabilselerdi…
— Eğer 80 milletvekili ile meclise giren HDP, anlaşılmaz bir mantıkla Tayip Erdoğan düşmanlarıyla ittifak yapacağına; Hak ve Adalet için, halkın sorunlarının çözümü için Hükümetle işbirliği yapsaydı…
— Eğer Selahattin Demirtaş ve HDP kadroları, mücadele ve güdülen davayı Tayip Erdoğan şahsında kişileştirmeseydi…
— Eğer HDP; dili, dini, yaşam tarzı olarak toplumu adil bir şekilde yansıtabilseydi…
— Eğer HDP, büyük çoğunluğu Müslüman olan bu halkın inancına saygılı olup, bu halkın Peygamberine iftira ve hakaret içerikli şeytani menşei karikatürleri! Bir belediyenin Diyar-ı Bekir’deki bilbaordlarda teşhir edenlere herkesten önce tepki gösterip, bu rezilleri cezalandırsa ve halktan da Özür dilese idi…
— Eğer Selahattin Demirtaş ve HDP kadroları, bu halk arasında ayırım yapmaz, çok vahşi bir şekilde katledilen Yasin Börü ve benzerlerinin taziyesine gider bir Fatiha okusalardı…
— Eğer HDP kadroları Tayip Erdoğan düşmanları ile ittifak yapacaklarına; tekçilik değil, bu halkın farklı siyasi oluşumları arasında adil bir uzlaşı ve işbirliği yapmaya çalışsalardı…
— Eğer HDP, şiddete karşı kesin tavır alır; Askeri operasyonlara karşı durduğu gibi, halkımızın zarar gördüğü eylemlere karşı da sesini yükseltseydi…
— Eğer Selahattin Demirtaş ve HDP Kadroları TC. Cumhurbaşkanına ve Hükümetine diklendikleri gibi, Kandil ve silahlı unsurlara karşı da dik durabilselerdi barış sağlanır ve çok yakın bir gelecekte HDP, iktidarı zorlayan bir ana muhalefet partisi olabilirdi… Barış ve huzurlu bir gelecek dileğiyle…