Siyonist işgal rejiminin ‘7 Ekim Aksa Tufanı Operasyonu’ndan bu yana 40 günü aşkın bir süredir hiçbir kural ve kutsal tanımadan dünyanın gözü önünde her türlü ağır silahlarla havadan, karadan ve denizden bombardımanlarla bebek, çocuk, kadın ve çaresiz sivillere yönelik katliam ve soykırımlarına pervasız bir şekilde batılı ülkelerin desteği ile aralıksız devam ediyor.
İnsanlığa ihanet içerisinde olan emperyalist ve siyonist devletlerin ve kuklaları olan rejimlerin ve çözüm üretme ve harekete geçmekten aciz ülke yöneticilerinin aksine bölgemiz, ülkemiz, İslam coğrafyası ve Dünya halkları “insanlığın vicdanı” olarak bu zulme karşı çıkıyor ve yönetimlerini bu vahşetin durdurulması için harekete geçirmeye çağırıyorlar. Eğer dünyanın gözü önünde açıktan yaşanan bu vahşet ve soykırım için insanlık inisiyatif alıp harekete geçmekte daha fazla gecikirse başta İslam ülkeleri olmak üzere insanlık büyük bir bela ve musibet ile karşı karşıya kalacaktır.
Halklar bu zulme karşı sürekli bir nümayiş halinde olmalarına mukabil, devlet yöneticileri ve uluslararası kurumlar boş konuşmaktan öte bir şey yapmıyorlar. Konu terör rejimi olunca hepsi üç maymunu oynuyor. Kimisi insanlığa ve ümmete karşı ihanet içerisinde, kimisi de cesur bir tavır almaktan korkar bir vaziyette lider olma vasfından uzak tavır sergiliyor. BM, Güvenlik Konseyinin daimi ülkeleri olan emperyalist ülkelerin esiri olmuş bir vaziyette çözüm üretmekten uzak bir durumdadır. İşgalciler ve ABD karşısında hiçbir varlık gösteremiyor. BM ve DSÖ yetkilileri sivillere, hastanelere, cami ve kiliselere yönelik saldırılar ve insani yardımlar konusunda “yalvarıyoruz” diye işgalcilere seslenmeleri ne kadar aciz durumda olduklarını gösteriyor.
BM ve DSÖ gibi kurumlar bu halde iken İİT ve Arap Birliği çok mu farklı bir durumdalar? Hayır! 36 gün sonra liderler düzeyinde toplanıp hiçbir somut karar alamadan sadece kınamaktan öteye geçemediler. Üstelik ihanet içerisinde olan 4 ülke işgalcilere yönelik “yaptırım” kararına karşı çıktı.
Şehid Seyyid Kutub, bu gerçeği yıllar önce ne güzel ifade etmiş: “Şu gördüğünüz Arap ordularının varlığı, İslam'ı ve Müslümanları korumak ve onları savunmak için değildir. Tam aksine bu ordular sizi, çocuklarınızı ve kadınlarınızı öldürmek için desteklenen ordulardır. Yahudi ve kafirlere bir tek kurşun dahi asla sıkamazlar.”
Evet, bu durum maalesef sadece Arap ülkeleri için değil, bütün İslam ülkeleri için geçerlidir. Kimisi ulusal çıkarlarını bahane ediyor, kimisi reel politik diyor, kimisi milli çıkar diyor, kimisi üniter yapı diyor. Her ülke bir bahane arıyor. Kimi kukla yönetimler de zaten israil’in HAMAS’ı bitirmesini canı gönülden istiyor fakat halklarının korkusundan bunu dillendiremiyorlar. İslam ülkeleri yönetimleri sürekli olarak siyonistlere “Kırmızı Çizgi” uyarısı yapıyorlar lakin siyonistler bunun “boş lakırdı” olduğunu bildiğinden vahşetlerini artırarak devam ettiriyorlar. Siyonistler şimdiye kadar aşılmadık hangi kırmızı çizgi bıraktılar ki, hâlâ harekete geçmiyorsunuz? Peki, siz ne işe yarıyorsunuz? Sudanlı bir bacımızın, “alın örtülerimizi siz takın, silahlarınızı bize verin biz savaşalım” demesi bile sizleri utandırıp gayrete getirmedi. Daha ne kadar bekleyeceksiniz? Kaç bebek, çocuk, kadın ve hastanın ölmesini bekleyeceksiniz? Siviller ölürken sizlerin bu korkaklığınız da milli çıkarlarınız da reel politiğiniz de yerin dibine batsın…
Son olarak HÜDA PAR’ın Batman’da yaptığı büyük mitinge değinmek istiyorum. İslam ve Kudüs sevdalısı tüm kesimlerin destek verdiği miting ülke içindeki israil tohumlarını da siyonist işgalcileri de anlaşılan çok rahatsız etmişe benziyor. Platforma Selahaddin Eyyubi ve Kassam Tugayları Sözcüsü Ebu Ubeyde’nin posterinin asılması mitingin mesajını özetliyordu. HÜDA PAR Genel Başkanı Sayın Yapıcıoğlu’nun Ebu Ubeyde ve Kudüs Seriyyeleri Sözcüsü Ebu Hamza’nın kamuflajını giymiş gençlerle platforma çıkması ile yaşanan coşku ve “Selahaddin’in torunu Yapıcıoğlu” sloganı ile karşılanması İslam ve Kudüs davası düşmanlarını kudurtmaya yetti. Bu güzel mesajlar ve Gazze halkı ve direnişini sahiplenmeleri gayretlerini tebrik ediyorum.
Selam ve dua ile…