10 aydır sivillere yönelik devam eden her türlü vahşi ve barbar saldırı ve katliamlar başkatil Netanyahu’nın “alkışlı” ABD ziyareti sonrası yeni bir safhaya girdiğini söylemiştik. Bu ziyaretten sonra önce Lübnan’da Hizbullah hareketinin önemli ismi Fuad Şükür, ardından İran’a yeni cumhurbaşkanının yemin töreni için giden Hamas’ın lideri ve dünya Müslümanlarının medar-ı iftiharı İsmail Heniyye düzenlenen saldırı sonucu şehid edildiler.
Şimdi Hizbullah ve İran devletinden İTÖ’ye yönelik etkili bir karşılık verilmesi bekleniyor. Öncelikle şunu soralım: Bu kaçıncı suikast? İran, Lübnan, Suriye ve Gazze’de bu kaçıncı cinayet ve suikast? Kasım Süleymani’nin Irak’ta katledilmesinden bu yana bu saldırılar durmuyor. Bu suikast ve cinayetler karşısında neden gerekli tedbir alınamıyor? Öncelikle bunun sorgulanması lazım.
1 Nisan’da İran’ın Şam büyükelçiliğine İTÖ’nün düzenlediği bombalamada 2’si general 7 İran vatandaşının katledilmesinden sonra İran, 13 Nisan’da “Sadık Vaat Harekâtı” adıyla İTÖ’ye kamikaze İHA’lar ve füzelerle saldırı düzenledi. Bu saldırı sonrası İTÖ, İran’ın canını yakacak karşılık verecekleri tehdidinde bulundular ve 20 Mayıs’ta İran Cumhurbaşkanı Reisi ve Dışişleri Bakanı Abdullahiyan’ın da içinde bulunduğu helikopter düşürüldü. Bu olay “kaza” olarak tanımlandı ve kapatıldı. Fakat bunun kaza olmadığı, suikast olduğunu İran’da, saldırıyı yapan İTÖ ve arkasındaki güçler de biliyor. İran devlet aklı “zafiyet” durumu görünmesin ve ileride misilleme yapma durumunda sorumlu olmasın diye olayı kaza diye geçiştirdi. İTÖ ve arkasındaki güçlerde uluslararası kamuoyu nezdinde zor durumda kalmasın diye bu saldırıyı üstlenmediler. Oysa üstlenseler de zaten onlara söz söyleyecek bir uluslararası kurum yok.
İran devleti daha Reisi ve önceki suikastların intikamını almadan Heniyye gibi hedef olduğu aşikâr olan ve dünyanın gözünün üzerinde olduğu ümmetin bir liderini nasıl koruyamaz? Burada açık bir şekilde koruma ve istihbarat zafiyeti var. Heniyye suikastı sonrası İran’da güvenlik ve istihbarat birimlerinde çok sayıda gözaltı olduğu belirtiliyor. Aynı şekilde Lübnan’da da gözaltılar var. Lakin bunların hiçbiri ne Heniyye gibi bir lideri ne de Fuad Şükür’ü ve suikastlardan dolayı yaşanan itibar kaybını geri getirmeyecektir. İran, Lübnan, Filistin ve diğer bölgelerde nokta atışı suikastlar istihbarat olmadan yapılamaz. İntikam çağrılarından önce bu sorunların çözülmesi gerekir. İTÖ ve destekçileri Tahran’da en korunaklı bölgede bu saldırıyı yaparak İran’a, “biz sana istediğimiz yerde istediğimiz saldırıyı yapabiliriz” mesajı verdi. Ümmetin gurur kaynağı direnişin komutanı büyük lider Heniyye, daha önce de defalarca İran’a gittiği halde neden bu defa hedef alındı? Bunun da iyice irdelenmesi gerekir.
Dünya, İran’ın ve Hizbullah’ın İTÖ’ye vereceği karşılığı beklerken Gazze’de katliamlar ve soykırım da kesintisiz bir şekilde devam ediyor. İTÖ ve arkasındaki şeytani güç, yaptığı katliamların konuşulmasına ve gündem edilmesine bile izin vermiyor. Bir katliamı maalesef daha büyük bir katliam yaparak unutturuyor ve gündemden düşürüyor. Lübnan saldırısını konuşamadan Heniyye şehid edildi. Gazze’de de her gün yeni katliamlarla eski katliamlarını unutturuyor.
Aksa Tufanı Harekatının başladığı günden beri İTÖ’nün saldırılarla birlikte savaşı yaymaya çalıştığını ve karşısında etkili bir güç görmediği sürece durmayacağını söylemiştik. Şimdi Heniyye ve Şükür cinayetlerinden sonra artık maslahat ve tedbir gözetme değil, bütün Müslümanların yekvücud olarak İTÖ’ye karşı durmaları gerekir. Konu artık diplomasi ile çözülmekten çoktan çıkmıştır. Birlik olarak İTÖ’yü vurmak dışında yapılacaklar katliamları artırmaktan başka işe yaramayacaktır. İsmailler tek tek kurban edilirken, İbrahimlere durmak yaraşmaz. Vesselam…