İşten yorgun bir şekilde eve dönen adama 5 yaşındaki küçük oğlu kapıyı açar ve babasına, ısrarla kendisini karşıdaki küçük parka götürmesini ister. Baba yorgun, ama çocuğunu da kırmak istemez. Çalışma masası üzerinde bulunan harita gözüne ilişir. Eline aldığı dünya haritasını küçük küçük parçacıklara ayırır ve oğluna “Bunun parçalarını doğru bir şekilde bir araya getirdiğinde beraber parka gideriz” der.
Haritanın parçalanmış parçalarını alan çocuk diğer odaya geçer. Baba da çocuktan kurtulmanın rahatlığıyla kanepeye uzanır. Daha 5 dakika geçmeden, çocuk elinde dünya haritasıyla babasının karşısına dikilir. Okumuş kültürlü birinin dahi saatlerce uğraşacağı bu işi, 5 yaşındaki bir çocuğun 5 dakikada yapmasına şaşıran baba hayretler içinde oğluna bunu nasıl başardığını sorar. Çocuk:
— Babacığım! Bana verdiğin dünya haritasının arka yüzünde bir insan resmi vardı. Ben, o insanın resmini düzeltince haliyle diğer yüzünde bulunan dünya da düzeldi, diye cevap verir.
Evet, dünyayı düzeltmek ve dünyanın düzelmesini isteyenler, öncelikle insanı düzeltmeye çalışmalıdırlar. Çünkü hayatın merkezinde insan vardır. İnsan iyi oldu mu, çevresini de kendisiyle beraber düzeltir, güzelleştirir. Kötü olan insan da, çevresini bozar, çevresine zarar verir ve her yeri cehenneme çevirir.
İnsanı güzel bir şekilde yaratan Allah, insanı gerekli olan duyularla donatmıştır. İnsanın doğruyu bulması ve yanlış yapmaması içinde onu, akıl, vicdan ve irade ile takviye etmiştir. İnsanı, Peygamber ve Kitaplarla (din) desteklemiş; Namaz, Oruç, Zekât, hac… Gibi ibadetlerle özünü koruma ve kemale erme yolunu göstermiştir.
Yani ibadetler de bizim iyiliğimiz ve olgunlaşmamız içindir. Yoksa Allah’ın bizim hiçbir ibadetimize ihtiyacı yoktur. Tüm ibadetlerin insanın olgunlaşmasına ve toplumsal hayata faydaları vardır. Dinin temeli olan Namaz için Allah (cc) şöyle buyurmaktadır, “Sana vahyolunan kitabı oku ve Namazı dosdoğru kıl. Çünkü Namaz, her türlü kötülükten ve hayâsızlıktan men eder. Allah’ı zikir ise en büyüktür. Allah, ne yaparsanız, bilir” -Ankebut Suresi: 45-
Bütün kavgaların ve haksızlıkların temelinde çıkar ve nefsin haddi aşan istekleri vardır. İnsanlar mal ve çıkar için birbirlerini yerken; İslam zekât ibadetiyle, insanı mal esaretinden kurtarıp, toplumsal kaynaşmayı sağlamaktadır. İnsanlar mide ve şehvetlerinin azan isteklerine kul-köle olurken; İslam, Oruç ibadetiyle insanın azan isteklerini kontrol altına alıyor, insanı nefsinin efendisi yapıyor.
İnsanın özgürlüğünü ve mutluluğunu isteyen Allah; insana akıl, vicdan, irade ve dini vererek, bütün kâinatı insanın istifadesine sunmuştur. Ve insanı dünyadaki Adalet ve dengeden sorumlu tutarak, hayra yönelmeyi ve hayırda yardımlaşmayı emretmiştir. İnsanı sömürmek ve kendi etki alanlarına almak isteyen sistem ve tağutlarda insanı, insani ve İslami hasletlerinden koparmaya çalışmaktadırlar.
Allah, Müminlerin en önemli hasletlerini Kur’anda şöyle tarif etmektedir. “ Siz, insanlar için meydana çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men edersiniz. Allah’a da kesin olarak inanırsınız…” -Al’i İmran Suresi: 110-
Evet, Ey İslam davetçileri! Ey Âlimler! Ey idareciler! Ey siyasetçiler! Ey halkı kurtarma! İddiasındaki sosyalist, halkçı ve milliyetçiler! Ey yazar- çizerler! Ey sendika ve topluma hizmet iddiasındaki kurum ve kuruluşlar! Ey anne ve babalar! Ey öğretmenler! … Eğer dünyanın, düzenin ve çevrenin düzelmesini istiyorsanız, İnsana dönün ve insanı düzeltmeye bakın. Vallahi, insan düzelmeden, hiçbir şey düzelmez…
Daha iyi bir gelecek dileğiyle, Cumanız hayırlı ve bereketli olsun…