Yüce dinimizin temel müesseselerinden birisi ve en başta geleni hiç şüphesiz ki cami ve mescidlerdir. Mescid,"secde edilen mekan" demektir. Cami aynı zamanda ALLAH'u Teala'nın sıfatıdır. "El-Cami" ismi 'Cem' kelimesinden türeyip kavram olarak; derlemek, toplamak, bir araya getirmek anlamına gelir.
Kur'an-ı Kerim'de ve hadis-i şeriflerde 'cami' yerine 'mescid' kelimesi kullanılmıştır. Her iki kelime de Müslümanların topluca ibadet ettikleri mekanları ifade eder. Ancak halk arasında mahallelerdeki küçük ibadet yerlerine mescid, daha büyük olanlarına ise cami denilmektedir.
Camiler, müminleri ALLAH'ın birliği etrafında toplayan; birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularının olgunlaşmasını sağlayan İslam'ın şiarı mekanlardır. Dil, renk, ırk ve kültür farkı gözetilmeksizin milyonlarca insan, her gün camilere gider ve omuz omuza saf tutar, ibadet eder ve huzur bulurlar. ALLAH Teala’ya ibadet için inşa edilmiş yeryüzündeki ilk mescid Mekke’deki “Mescid-i Haram” ikincisi de Kudüs’deki “Mescid-i Aksa” dır. İslam tarihinde ilk cami Hz.Peygamber (s.a.v.) tarafından yapılmıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medine'ye hicret ederken, Medine'ye varmadan Kûba mevkiinde bir mescid yaptırmıştır. Medine'ye geldikten sonra da Mescid-i Nebevi'yi inşa ettirmiş, kendisi de kerpiç taşımak suretiyle mescidin inşasında bizzat çalışmışlardır.
Ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerdeki övgü ve teşviklerden ilham alan Müslümanlar, tarih boyunca cami yapımına gereken önemi vermişler, gittikleri her yere cami inşa etmişlerdir.
Camiler İslam dininin en belirgin şiarıdır. Yakın zamanlara kadar camiler İslam şehirlerinin kalbi olagelmiştir. Cami bir beldenin İslam beldesi olduğunun ilk ve en görünür işaretidir, İslami kimliğidir. Camiler; İslam tarihi boyunca sadece Müslümanlar için değil, bütün insanlık için önemli hizmetler görmüş; insanlara barış, huzur ve güven telkin etmiş; asırlarca ilim, bilim ve ilerlemenin mektebi, birlik ve beraberliğin merkezi olmuştur. Camiler sadece namaz kılınıp çıkılan bir mekan değil, dini ve sosyal hayatın merkezidir.
İslam coğrafyasının genişlemesi ve Müslüman nüfusun artması sonucu aynı oranda problemlerin de çoğalması ve çeşitlenmesi ile geçmişte camilerde icra edilen hizmetler yerini daha hususi kurumlara bırakmıştır lakin Müslümanlar için cami yine de merkezi önemini korumuştur. Müslümanlar bu geleneği sürdürmüşler ve fethettikleri yerlerde hemen cami inşasına başlanmış ve "Cami merkezli bir hayat" dizayn edilmiştir. İslam tarihi bunun örnekleriyle doludur.
Günümüze gelince...
Camilere ve camilerin gerçek misyonuna olan ihtiyaç gün geçtikçe artmaktadır. Bu çağda insanlar aşırı dünyevileşti ve bunun sonucu olarak da maneviyatımız adeta erozyona uğradı. İnsanların manevi bir atmosferde huzur duyacağı ve huşu içinde ibadet edeceği mekanlara her zamankinden daha çok ihtiyacı vardır.
Bugün yapılması gereken, günün ihtiyaçları da dikkate alınarak hizmetler çeşitlendirilmeli, varsa bazı eksiklikler giderilerek insanımızla cami arasındaki mesafe ortadan kaldırılmalıdır. ALLAH'a kulluk etme ulvi gayesiyle toplanılan camiler sadece namaz kılma mekanları olarak değil ilk dönemdeki gibi sosyal faaliyetlerin de daha çok icra edildiği, namaz harici de kullanılabilen yerler olmalıdır. Özellikle kadınlar, gençler, çocuklar ve yeni nesillerle hayat bulmalı ve onlara yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Günümüzde camiler hayatımızın kenarında kıyısında, içi boşaltılmış, ruhunu kaybetmiş ve sadece ibadete hasredilmiş mekanlar haline getirildi. Müslümanların önemli bir kısmının nedense camilere pek yolları düşmüyor. Camilere gidenlerde ibadetlerini yapıp, kardeşinin hal-hatırını sormadan camiyi terk ediyorlar. Bizler camilerin toplumun merkezi, sorunlarımızın çözüm yeri, hayatın odak noktası haline getirmek için çalışmalıyız.
Diyanet ve Müftülüklerin camileri daha aktif ve verimli hale getirmek amaçlı projeleri olduğunu biliyoruz. Bunların ivedi olarak günümüz şartlarına uygun ve nesilleri cezbedecek mekanlar haline getirilmesi sağlanmalıdır. Burada ailelere de büyük iş düşüyor. Herkes çocuklarını, yeğenlerini torunları vs. camiye götürerek cami ile tanıştırmalı ve camiyi sevdirmelidir. Bunun için tabi ki öncelikle bizlerin camiye düzenli gitmemiz, cami usul ve erkanına riayet etmemiz gerekir. Özellikle yaşlılarımızın camiye gelen çocuklara şefkat göstererek, onlara camiyi ve dinimizi anlatarak sevdirmelidir.
İslam medeniyetinin şiarı olan camiler bir beldenin İslam beldesi olduğunun ilk ve en görünür işaretidir, İslami kimliğidir. Dolayısıyla şehirlerin en hakim ve kıymetli noktalarına şehre hakim camiler yapılmıştır. Son yıllarda laiklik ve çevrecilik safsatalarıyla bunun önüne geçilmek isteniyor. Batman'ın da aynı şekilde şehre hakim bir camiye ihtiyacı vardır. Hemşerimiz Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, geçtiğimiz yıllarda Esentepe'de büyük bir cami yapılması için orayı Müftülüğe tahsis etmişti. Yerel yönetim ve malum çevreler bu karara karşı çıkarak, spor ve dinlenme yerleri yapılmasını önerdiler. Giden müftümüz maalesef bu kesimlerin etkisinde kalarak çalışma başlatmadı.
Yeni gelen Müftümüzden talebimiz o dur ki: Acilen Esentepe'ye şehre hakim ve şehrin sembolü olacak güzel bir cami yapılması için girişim başlatmasıdır. Tarihin her döneminde din ve cami düşmanları olmuştur. Bazen açıktan düşmanlık yaparken bazen de hedef saptırarak farklı saiklerle Müslümanları etkilemeye çalışmışlardır. Bu tip insanların akıllarına ve çözümlerine ihtiyacımız yoktur. Hem Esentepe hem de Diyarbakır Caddesi ile yeni gelişen mahallelerde acilen cami ihtiyacını karşılanması için yer tahsisi yapılmalı ve camiler ivedilikle yapılmalıdır.
Unutmayalım ki, camiden uzaklaşan nesiller dinimize ve medeniyetimize düşman ve kandırılmış fertler olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü, kainat boşluk kabul etmez. Eğer bir alan boş bırakılırsa o boşluk kötü şeylerle dolar.
Camilerin gerçek misyonuna kavuşması ve camilere önem veren bir nesil dileğiyle...
Wesselam...