Seçim yarışına giren parti ve vekil adayları, halkın desteğini almak için bazı vaatlerde bulundular ve bazıları verdikleri sözleri yerine getireceklerine dair Noter tasdikli belgeler gösterdiler.
Seçim bitti. Kazanan vekiller mazbatalarını aldılar, Mecliste yemin ettiler ve her biri bir asgari ücretlinin 20 maaşına denk gelen maaşlarını aldılar. Seçimi kazanan Ak Partinin kurduğu hükümet, 316 vekilin desteğiyle mecliste güvenoyu aldı.
Şimdi haklı olarak biz vatandaşlar da vekil ve partilerin verdikleri sözlere sadık kalmalarını ve verdikleri sözleri yerine getirmelerini istiyor ve bekliyoruz. Elbette bu sözleri yerine getirmede en büyük sorumluluk tek başına iktidar olan Ak Partiye aittir.
Ak Parti verdiği sözleri ve halkın yararına olan hizmetleri kısa vade, orta vade ve uzun vade olarak değerlendirmeli ve bu hizmetleri geciktirmeden gerçekleştirmeye çalışmalıdır.
1300 liralık asgari ücretin önümüzdeki aydan itibaren yürürlüğe gireceği söyleniyor. Taşeron işçilerinin sorunları geciktirilmemeli. Emekliye verilen ve belki de bir vekilin çay parası olan 100 lira belki iyi bir artış olarak görülebilir, ama yeterli ve çare değil.
Hatırlanırsa daha önce de düşük maaş alan emeklilerin maaşlarında iyileştirme adına bazı düzenlemeler yapılmıştı. Ama emekli maaşlarında mutlaka bir sistem değişikliğine gidilmelidir.
Tavan primler üzerinde emekli olan biri belki emekli olduğu yıl için iyi bir maaş alabilir. Ancak iyi olan bu maaş birkaç yıl içinde tavadaki yağ gibi eriyor ve yetersiz kalıyor.
Aynı şartlarda fakat farklı tarihlerde emekli olanların maaşları arasında uçurum kadar farklar oluyor. Mutlaka bunlar düzeltilmeli ve emekliler de mili gelir artışından faydalandırılmalıdırlar.
Bütün partilerin sözü olan, hiçbir ayırım yapmadan bütün vatandaşlarına eşit uygulanacak olan ‘Yeni bir Anayasa’ için diyalog ve çalışmalar hızlandırılmalı ve biran önce gerçekleştirilmelidir.
Hiç kimsenin dile getirmediği ‘Hac’ meselesine el atılmalıdır. Belki de dünyanın en pahallı Hac’ı vatandaşlarımıza yaptırılmaktadır. Nasıl ki havayollarına el atıldığında ücretler yarı yarıya düştüyse, ilgilenilmesi halinde Hac ücretlerinin de çok aşağılara düşeceğinden eminim.
Yargı sistemi, Adalet sistemine dönüştürülmelidir. Halkın büyük çoğunluğunun tasvip etmediği ‘Yemin’ metni değiştirilmelidir.
Şahıslar yerine: Hakka, Hukuka, Adalete, Barış ve Kardeşliğe, dürüstlüğe sadık kalacaklarına; yolsuzluk ve ırkçılık yapmayacaklarına, şahsi ve parti çıkarlarını halkın çıkarlarının üstünde tutmayacaklarına, vatandaşlar arasında ayırım yapmayacaklarına, partizanlık yapmayacaklarına, çatışmacı bir dil kullanmayacaklarına, iftira ve hakaret etmeyeceklerine, Dair yemin etseler çok daha doğru olur.
Muhalefet partileri de uzlaşmaz ve inatçı tavırlarından vazgeçmelidirler. Hata da ısrar etmemeli ve başarısızlıklarını hükümet veya başkalarına fatura etmemelidirler.
Nasıl ki Ak Parti 7 Haziran seçimlerinde kaybettiği oylar için ‘ mesajı aldık, hata ve yanlışlarımızı düzelteceğiz’ şeklinde bir ders çıkardıysa; sizler de başkalarını suçlayacağınıza, ders çıkarın ve kendinizi düzeltmeye çalışın ki başarı gelsin.
Ayrıştırıcı, kavgacı, hakaretvari üslup yerine; halkın yararına olan husus ve hizmetlerde ve özellikle ‘Yeni Anayasa’ hususunda diyalog ve uzlaşı çabası ve gayreti içinde bulunmalıdırlar.
Gelelim canımızı yakan en önemli meselemize. Hiçbirimizin fayda göremeyeceği ve toplumsal felaketimize yol açan bu çatışmalar bir an önce sonlandırılmalıdır.
Bu çatışmaların neticesi buranın Suriye’ye dönüştürülmesidir ve hepimiz bundan zarar görür ve bin pişman oluruz.
Bütün sorun ve taleplerimizi siyasi ve demokratik yollardan arama imkânı varken bu kavga ve ölümlerden vazgeçilmelidir. Çatışmaların son bulması için de Ak Parti ve Hükümetten daha çok HDP’nin etkili olabileceği kanaatindeyim.
Muhaliflerini suçlamak belki de yapılabilecek en kolay şeydir. Esas ve erdemli olan ise, kardeş ve taraftarlarının yanlış ve hatalarını görüp buna karşı çıkmaktır.
İnsan ve kardeşliğin gereği de bu değil mi? Onları yanlışlardan alıkoymak, temizlemek.
Bu savaş en çok bizim canımızı acıtıyor. Bizim çocuklarımız ölüyor, şehirlerimiz harap oluyor, insanlarımızın kan ve gözyaşları akıtılıyor.
HDP ve Selahattin Demirtaş, TC.Cumhurbaşkanına ve Hükümete diklendiği gibi; Mahatma Gandi gibi şiddet ve silahlı eylemlere karşı da dik durabilse, Operasyonlara karşı durdukları gibi, silahlı unsurların ve çatışmaların şehirlere taşınmasına karşı da itiraz edebilse. Belki akan kan ve gözyaşlarımız durabilir.
Adalet, Huzur ve Barışın egemen olacağı bir gelecek dileğiyle...