Kabul edelim veya etmeyelim, bana göre İslam beldelerinde yılbaşı eğlenceleri adı altında aşılanan fıskiyat haddi aşmış vaziyettedir. Hepiniz görüp şahit olacaksınız. Birkaç gün sonra yani yılbaşında sokaklar, caddeler, dükkânlar hatta bazı evler nasıl da başkalaşacak. Bizim dini günlerimizdenmiş gibi her yerleri süs püs içinde bırakacaklar. (Ki bizim dini günlerimize bu kadar önem vermiyorlar o ayrı bir konu.) Kendileri olmaktan çıkacak tabiri caizse kendilerine benzemeyecek şekilde hal ve hareketlerde bulunacaklar. Kendi bildikleriyle veya televizyondaki akılmendleri tarafından bu güne özel programlar tertipleyecek ve bu programları harfiyen yerine de getirecekler maalesef.
Sadece etkinliklerle kalmayan insanlarımız da var şüphesiz. İşi daha ilerliye götürüp bu güne özel kumar oynayıp necis şeyleri içenler. Bunlar da unutmamalı ki, Allah-u Teala, Kur-an’da biz inananlara hitaben şöyle diyor, “Ey iman edenler! Şarap (sarhoş edici tüm içkiler), kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal okları (şans oyunları) ancak şeytanın amelinden/işinden birer pisliktir. O halde ondan kaçının, belki kurtuluşa erersiniz.” (Maide 90) diye hitap ediyor. Biz bu hitaba kulak tıkayamayız. Özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı kendi görevlilerine sıklıkla tembih edip her ortamda söyletmelidir. Yılbaşını geride bırakıncaya kadar hutbelerin konusu bu olmalıdır. Müslüman halkımızın bilinçlendirilmesi, en çok onların yani âlimlerimizin sorumluluğundadır. Bu sorumluluk yerine getirilmez ise hesabını âlemlerin Rabbine veremezler.
Bir de dindar nesli unutmuş gibi hareket eden hükümetin de bir an önce milli yaptığı kumarı yani milli piyangoyu kaldırmalıdır. Sıradan insanları dindar yapacağına, dindar gençleri dahi helaka götürecek bu ve benzer kumar türlerini vakit kaybetmeksizin sonlandırılmasına zemin hazırlamalıdır.
Bazı kardeşlerimiz de yılbaşına alternatif şeylerle ama aynı yılbaşıyı kutlamaya çalışıyorlar. Mesela, günah olmaması için(!) bir hafta önce aldığı hindiyi yılbaşı gecesinde kesebiliyor. Ya da çam ağacını Hıristiyanlar süslüyor bizler de onlar gibi yapmamak için evimizin bahçesinde olan dut ağacından kopardığımız dalı süsleyeceğiz. Gibi örneklerle güya kendince günah olmayan(!) alternatif yolları bulup rahat bir şekilde kutlayabiliyorlar.
Bizler böyle örnekler gibi alternatif yollar mı arayacağız? Kendimizce fetvalar bulup o fetvalara kılıf mı yaptıracağız? Elbette ki hayır. Peki ya ne yapacağız? Bütün bu yapılanları, ilgi-alaka gösterdikleri her şeye bizler, yokmuş gibi yapılmamış muamelesi gösterip davranacağız. Sıradan bir gün gibi ki zaten sıradan bir gün, hayatımıza devam edeceğiz.
Bunu nasıl yapacağız sorusuna muhatap buluyorum kendimi ve cevaplıyorum. Buna öncelikli olarak kendimizden başlayacağız. Öyle hemen her şeye sazan misali atlamayacağız. Ne yaptığımızın farkında, bilinçle hareket edeceğiz. Unutmayacağız ki, yeryüzünde insanlığın yaşayabileceği ve rahat edebileceği uygun bir koşulda yaratıp döşeyen Rabbimiz, akabinde insanlığı da yaratarak insanın dünyadaki hayat sürüvenini başlatmıştır. Bu hayat mücadelesinde yaptıklarımızdan sorguya çekileceğimiz gibi, yapmamız gerekirken yapmadıklarımızdan da kuşkusuz hesaba çekileceğiz.
Yaptıklarımızı anladık da yapmadıklarımızdan niye hesaba çekileceğimizi belirtecek olursak şöyle izah edeceğiz. Yılbaşını kutlamanın caiz olmadığından bihaber olan komşumuz, iş arkadaşımız, ya da kardeşimize bunu aktarmaz isek vebal altına gireceğimiz için Allah (c.c.) hesap soracaktır. Kur-an’i metot olan tekrarı merhem sürer gibi sürecek, sık sık hatırlatarak tekrar edeceğiz ki görevimizi hakkıyla ifa edebilelim.
Bizler önce kendimizden başlayacağız deyip ekliyorum. Daha kimseye bir şey aktarmadan kendi hayatımızda tatbik edeceğiz. İslam kaidesi-yolu olan şeriatı kendi nefsimizde uygulayacağız. Bedenimiz başlı başına küçük bir İslam beldesi olacak. Helallerle beslenen, haramları da atık olarak kullanan kutsal bir belde ya da şeriat devleti olma konumunda mesafe kat etmiş üç tarafı suyla çevrili bir yarım ada uygulamasına geçeceğiz.
Bunda başarılı olduktan sonra ev ahalisinden başlayarak komşularımız, akrabalarımız, iş arkadaşlarımıza gönül rahatlığıyla söyleyebilir, ikna edebiliriz.
Hak yolda ikna kabiliyetimizi çokça kullanıp istifade edilmesi duasıyla, Allah’a emanet olunuz.