Dünyada birçok yapı kendi ülkelerinde kendilerine haksızlık yapılıyor diye içinde yaşadıkları devlet ile savaşıyor. Bu savaşı verirken farklı mücadele taktikleri yapan hareketler var. Kimisi yıllarca devletine karşı silahlı mücadele verdi. Sonra bu işin sonuç vermeyeceğini düşündü ve devletle barış görüşmeleri yaptılar. Avrupa ülkelerinde yaşayan halklar AB fikri ve birleşme ortaya çıktıktan sonra bağımsızlık mücadelelerinden vazgeçtiler. Birlikte yaşamanın daha faydalı olduğunu gördüler. Şu anda AB ülkeleri çok büyük bir devlet haline gelmiş bulunmaktadır. Ortak karar organları ve üst mahkemeleri vardır. Ekonomik noktada birbirlerine destek olmaktadırlar.
Ama sömürmek istedikleri ülkeleri parçalamaya çalışmaktadırlar. Onları parçaladıkça kendileri kenetleniyorlar. Onların öbür dünya hesapları yoktur. Bu dünyada ele geçirdikleri ganimetleri kendi aralarında bölüşmektedirler. İslam ülkelerinde yaşayan halkları parçalamak için planlar yapıyorlar. Ayrı ırktan olan insanları savaştırıyorlar. Bir devlette yaşayanlar aynı ırktansa aşiretleri savaştırıyorlar. Kendileri kenetlenirken bizi parçalıyorlar.
Suç kimde? Hepimizde. Ama en çokta içinde yaşadığımız devlettedir. Eğer herkesin hakkını eşit olarak verirse, bu sorunlar olmaz. Halkın isteklerini halk dile getirmeden önce devlet adamları düşünüp verirlerse halk devlete karşı hareket etmez. Ama devlet halkın isteklerini baskı gördükten sonra veya seçim zamanında hatırlarsa o zaman halk haklarını almanın tek yolunun güçten geçtiğini kabul eder.
Sosyal devletler halkın ihtiyaçlarını araştırıp tespit ederler. Onlara haklarını verirler. Ama sıkıntılı devletlerde kim güçlü ise hakkını alıyor. Ülkemizde bulunan işçi sendikaları grev hakkına sahip oldukları için iyi zamlar almaktadırlar. Memur sendikaları grev hakkına sahip olmadıkları için lütfedilen zamları alırlar. Onlara % 3 zam verilirken % 4 vergi limiti ve diğer vergiler adı altında geri alırlar. Memurlarda haklı olarak ‘bizim grev hakkımız olsaydı bizde iyi zamlar elde ederdik’ diye düşünürler.
Yani devlet herkesin hakkını zamanında vermelidir. Kendi içinde yaşayan bütün milletlere eşit davranmalıdır. Devletin ırkı ve milliyeti olmaz. O devlette yaşayan bütün ırklar devletin sahibi olmalıdır. Ama devleti oluşturan ırk, diğer ırkları saf dışı ederse onlarda kendi haklarını almak için mücadele ederler. Yaşadıkları ülkeye karşı savaşan bütün örgütler dış devletlerden yardım almak zorundadırlar. Eğer yardım almasalar ayakta kalamazlar. Bu örgütlere yardım eden devletler örgütleri kendi çıkar ve amaçları doğrultusunda kullanırlar. Bu örgütler başta küçük yardımlar alırlar. Zamanla bu devletlerin direktifleri doğrultusunda eylemler yaparlar. Zamanla bu devletlere bağlı şahıslar, örgüt içinde karar mekanizmalarına gelirler. Artık bu örgüt kendi halkının faydasından çok yardım aldığı devletin faydasına olacak eylemler yaparlar. Halk bu eylemlerden zarar gördüğü halde ısrar etmek niye?
Bölgemizde olan eylemlere bakalım. Kepenk kapatmada zarar gören kimdir. Devlet midir yoksa halk mıdır? Zararı gören halktır. Hangi halk? HDP’ ye oy veren halk zarar görüyor. % 80 onların potansiyelidir. Hendek kazmalara baktığımızda yine onların tabanları zarar görüyor. En güçlü oldukları ilçelerde bu işi yapıyorlar. Onların taraftarları bölgeyi terk ediyor. Taraftarlarından birçok kişi bu işin yanlış olduğunu söylüyor. Ama yüksek sesle dile getirmekten korkuyor. Boykot yapıyorsanız gidin batıda yapın. Fabrika işçilerini greve teşvik edin. Gariban çocukları okula gitmeye engel oluyorsunuz.
Yaptıkları bu eylemler halklarının zararına olduğu halde bunu ısrarla yapıyorlarsa ya bağlı oldukları dış güçler bunu onlara zorla yaptırıyor. (Mesut Yılmaz 8 yıllık kesintisiz eğitimle ilgili “bu benim siyasi hayatıma mal olsa da yapacağım” dedi ve siyasi hayatına mal oldu.) Ya da halk onlara savaş desteği vermediği için onları cezalandırıyor. Yoksa halkı için savaştığını söyleyenler, bile bile halklarını ölüme ve memleketlerini terk etmeğe sürüklemezler. Takdir sizin. Allaha emanet olun...