Aslen Venezuelalı bir militan olan ve batı da ünlü terörist ‘Çakal Carlos’ olarak tanınan Ilıch Ramez Sanchez, kendi tabiriyle “ Deneyimli bir hukuk doktorunun, şair, politikacı ve devrimci” bir babanın oğludur. Lenin’in adı olan ‘Ilıch’ ismi babası tarafından kendisine verilmiştir.
1949 yılında Venezuela'da doğan Ramez Sanchez, 1966’da annesi ve kardeşleriyle birlikte İngiltere’ye gitti ve Londra’da Üniversite eğitimi gördü.
Uzun bir dönem Marksist gençlik örgütlenmelerinin içinde yer alan Carlos, 1975’te Filistin Halk Kurtuluş Cephesi kamplarında sıkı bir eğitim aldıktan sonra İsrail’e karşı savaşmaya başladı. Bu esnada İslam’la tanışan Carlos, 26 yaşında Müslüman oldu. İsrail'e karşı verdiği savaşı daha sonra batının büyük şehirlerine taşıyan Carlos, 1980 yılında dünyanın en çok aranan adamı olarak ilan edildi. Peşindeki CIA, MOSSAD, Interpol, Fransız istihbaratını birçok kez atlatmayı başardı. Yakalanmamaktaki başarısı, zekası ve cesaretiyle bir efsaneye dönüşen Carlos hakkında onlarca kitap yazıldı, hayatını anlatan filmler çekildi.
Belki de Carlos’u büyüten, eylemlerinin de ideali paralelinde büyük olmasındandı. O, küçük sokak eylemlerine katılmadı, halkın zarar göreceği eylemlerle tanınmadı. Onun hedefinde dünyayı işgal eden ve halkları sömüren emperyalist güçler ve onların ileri karakolu durumunda olan işgalci Siyonist İsrail devleti vardı.
Viyana’daki OPEC toplantısı esnasında aralarında 10 Petrol Bakanının da bulunduğu 70 kişiyi rehin alarak bunları Cezayir’e kaçırması bütün dünyada şaşkınlık yarattı.
Daha sonraki yıllarda Afrika’yı işgal edip sömüren, özellikle Fransa’ya yönelik eylemler gerçekleştiren Carlos, Fransa’nın korkulu rüyası haline geldi. 25 yıl süren bir kovalamanın ardından 1994’te Fransız ve Sudan istihbaratlarının ortak düzenledikleri bir operasyon sonucu yakalandı. 4 yıl süren mahkeme sonucu müebbet hapis cezası verilen Carlos, halen Fransa’da tutuklu bulunmaktadır.
Yazdığı “DEVRİMCİ İSLAM” kitabında şu tespitler yer almaktadır:
“İslam, Adalet dinidir. Adalet, bu dünyada eksikliği en çok hissedilen olgudur ve batıyı etkisi altına alan marazi yaşlılığın tek panzehiridir. Ancak her yerde geçerli olan yönetim biçimi batılı olduğundan ve batı sistemi dünyayı kangren ettiğinden İslam, batı dünyasının çöküşünü durduracak alternatif olarak ortaya çıkmaktadır. İslam, post-endüstri toplumun ‘pazar kültürü’ tarafından istila edilmesi karşısında Tanrı’nın ve kelamının karşı konulmaz gücünü canlandırır. Kaynağı değiştirmenin, esas kanuna, hayatın kanununa, İlahi kanuna dönebilmenin tek yoludur. Kendi adıma, batının İslam kaynaklı Rönesans’ının Avrupa çıkışlı olacağından eminim. Zira İslam, yaşama gerçek anlamını veriyor. Takip edilmesi gereken yol aydınlanıyor. Herkes nereye gittiğini, görevlerini ve sınırlarını biliyor.” Devrimci İslam - 56
“İslam, Avrupa için bir fırsattır. Sosyalizmin başarısızlığı ve Kilisenin silikliği bu şansı daha da belirgin hale getiriyor.”
‘Medeniyetler çatışması’ Amerika’nın küresel yönetimi ele geçirmek için insanlığa karşı giriştiği sınırsız savaş dizisine gereken yasal ve ahlaki açıdan sahte gerekçelerin tamamına olanak sağlayan sahte bir teoridir” Devrimci İslam s–78
“Sovyet Askerlerinin Afganistan’dan çekilişi ve Berlin duvarının yıkılışından sonra yeni bir düşman bulundu ve Amerika ne derse desin, esas hedef İslam…” s–60
“Savaşın amacı, insanların uluslar arası ticaretin verimlilik ölçütlerine boyun eğmesini sağlayarak Müslüman dünyasını zorla evrensel pazara sokmak; Milyonlarca insanın İmanını hiçe sayarak. Şunu anlamalısınız ki gerçek İslam’ın, pazarın tek Tanrıcılığına batı tüketim ölçütleriyle uyuşması kesinlikle mümkün değildir. İnsan hakları denen sahte dinin ardında maddeye tapınma vardır. İşte İslam, bu sahte dinin yayılmasını engellediği için yok edilmelidir.” S–75
Cezaevinde kendisiyle yapılan bir röportajında şöyle diyor:
“ Beni Marksizm’den uzaklaştıran en büyük neden, kutsallığın eksikliği oldu. Çünkü Manevi güçle irtibat kurmak insanın yaratılışında var olan bir olgudur. İslam’ın özünde büyük bir manevi güç bulunuyor. Bu güç insana müthiş bir özgüven ve kâinatla içten ve samimi bir ilişki kurma olanağı sağlıyor. Batı insanı ve birçok Marksist, İslam’ın yol göstericiliği sayesinde doğru yolu bulacak ve dünya İslam’la Özgürleşecektir…”
“ İmanın tadını almaya başladım. İslam, insanlarla dayanışma hissimi artırdı. Müslüman olmam, batı toplumunun en büyük günahlarından olan bireyselcilik hastalığından beni tamamen uzaklaştırdı. Ben her zaman İnsanların sömürülmediği bir dünya için mücadele verdim. Bugün benim için mücadelemin temel kaynağı ve inandığım devrimin adı “İslam”dır. Emperyalizm ve Siyonizm’e karşı bütün devrimci örgüt ve savaşçıları, İslam bayrağı altında birleşmeye çağırıyorum. İnsanlığın tek kurtuluş adresi İslam’dır”
Kişi neye layıksa, neyi ararsa onu bulur. “ Hidayet bir ödüldür, ancak layık olanlar elde edebilir…”