Lütfen bekleyin..


Veysi DEMİR

Rahata düşkünlük ve ‘boş verme’ hastalığı!

22 Şubat 2016, 11:15 - Okunma: 3561

İslam toplumuna son üç yıldır musallat olan dünyaya dalma, rahatına düşkünlük, mal-makam sevgisi ile ölüm korkusu gibi hastalıklar maalesef hayat felsefemiz oldu. İslam düşmanları, İslamın “İyiliği emretmek kötülükten menetmek” ana ilkesini ortadan kaldırmak için çeşitli oyun ve tuzaklar tertiplediler. Bu oyun ve planlardan biri de sorunlara lakayt kalma, sorunlardan kaçma, münkeratı ortadan kaldırmaktan uzaklaşma anlamına gelen, 'rahata düşkünlük' ve 'boş vermişlik hastalığıdır.'

Aynı hastalık, bütün İslam aleminde maalesef yaygın bir şekilde hakim görünüyor. İçinde bulunduğumuz bu kadar acı, gözyaşı ve sıkıntıların temelinde “boş vermişlik hastalığı” önemli bir etken olarak duruyor. Her şeye boş veren insanlarımız bu şekilde sorunların kendilerinden uzak olacağını düşünüyorlar. Oysa bu düşünce hayatın gerçekleriyle örtüşmüyor.

Şu an gerek bölgemizde gerekse de Ortadoğu Coğrafyasında yaşanan zulümler, zamanında bizlerin lakayt kalarak boş vermişliğimizin bir neticesidir. Bana, aileme, yakınlarıma dokunmasında ne olursa olsun düşüncesi bizleri bataklığa sürüklüyor. Bu düşünce nedeniyle İslama, maneviyat ve namusumuza yapılan saldırı ve faaliyetlere sessiz kalarak zulmün ortağı olduğumuzu unutmayalım. Sürekli olarak sessiz kalan ve zulümlere ses çıkarmayan ümmetin evladları başlarına gelenlere zemin hazırladığının farkında olmalıdır.

Efendimiz (S.A.V.)’in şu emrini unutmayalım: “Canımı gücü ve kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, ya iyilikleri emreder ve kötülüklerden nehyedersiniz, ya da Allah kendi katından yakın zamanda üzerinize bir azab gönderir. Sonra Allah’a yalvarıp dua edersiniz ama, duanız kabul edilmez.” -Tirmizî, Fiten 9-

Birde yeter ki dünya rahatımız ve düzenimiz bozulmasında ne olursa olsun anlayışı bizleri uçuruma götürüyor da farkında bile değiliz. Eğer dinimize, gelenek ve manevi değerlerimize saldırı yapıldığında sessiz kalmasaydık bugün yaşanan zulüm, haksızlıklara ve başımıza gelen azaplara müstehak duruma gelmezdik. Toplumumuz kendi eliyle büyüttüğü canavarlar marifetiyle zulümler görmeye devam ediyor. Suriye, Irak ve diğer kan ağlayan coğrafyalara bakarak ibret alıp kendi halimizi düzeltme yoluna gitmeyi bile düşünmüyoruz. Bu durumda dünya rahatı ve dünyaya düşkün tavrımız bizleri helaka götürecek.

Şu son zamanlarda yaşanan olaylardan örnekler verelim: PKK’nin çatışmaları şehir merkezlerine taşıması ve devletin “Çözüm süreci” bahanesi ile zamanında buna göz yumması sonucunda tam bir ateş girdabına düştük. Halkımız, toplumumuz ve devlet aklı maalesef inancından ve geleneklerinden uzaklaşarak ‘aman ha bana bir şey olmasın’ ‘aman düzenimiz bozulmasın’ diye sessiz kaldığı ve destek verdiği PKK zulmü ve zorbalığının bizleri getirdiği nokta ortadadır.

Eğer devlet ve halk, PKK’nin dindar kesimlere yönelik topyekun imha hareketine sessiz kalmasa ve sükût ederek destek vermezse idi, belki de bugün bu sıkıntıları çekmeyecektik. 6-7 Ekim vahşeti ve 27 Nisan 2014’te Cizre Nur Mahallesi katliam girişimlerine rağmen 7 Haziran seçimlerinde aynı saikle malum kesim desteklenince olacağı buydu. Siz eğer rahatınız bozulmasın diye zulmü ve zorbalığı desteklerseniz azabı da hak edersiniz.

Daha öncede yazdığım gibi PKK’de devlette halkın tavrını yanlış okudu ve okumaya devam ediyor. PKK yaptığı bunca zulme ve zorbalığa rağmen halktan seçimlerde destek alınca ‘ne yaparsam yapayım halk beni destekleyecek’ düşüncesine kapıldı. Bu düşünce sonrası çatışmaları şehir merkezlerine taşıdı ve halktan destek görmediğini ağır bir şekilde anladı.

Şimdi birçok kişi halkın tavrına bakıp bir anlam veremiyor. Hem seçimde büyük oranda destekleyeceksin, hem kepenk zorbalığına boyun eğeceksin, hem de öz yönetim ilan edince geri çekileceksin. Gerçekten bu tavrı birçok kimse ve kesim anlamakta zorlanıyor.

Değerli dostlar, aslında anlamayacak bir şey yok. Halk, PKK ve türevlerine destek verince de, şimdi de desteğini çekerek çatışmalardan uzak durmasının sebebi de rahatına düşkünlük ve kurulu düzenine bağlılığıdır. Bunların hepsinin de tek kriterleri kendi rahatlarının bozulmaması ve kurulu düzenlerinin devamını sağlamaktır.  Kendi dinimiz, inancımız ve göreneklerimize yapılan saldırılara ses çıkarmaz isek ne rahatımız nede kurulu düzenimiz kalır. Yazımızı Peygamber Efendimizin uyarıları ile sonlandıralım:

“Şüphesiz ki insanlar zâlimi görüp de onun zulmüne engel olmazlarsa, Allah’ın kendi katından göndereceği bir azabı hepsine umumileştirmesi yakındır.” -Tirmizî, Fiten-

"Aç insanların yemek kabına üşüştükleri gibi yakında diğer milletler de sizin başınıza üşüşeceklerdir. Dinleyenlerden biri: O gün bizim az oluşumuzdan mı böyle olacaktır? deyince Resulullah (sav): “Bilakis sizler o gün çok olacaksınız, fakat sizler sel üzerinde akıp giden çer çöp gibi olacaksınız. Allah (CC) düşmanlarınızın kalbinden sizden korkma duygusunu çekip alacaktır. Sizin kalbinize ise vehn sokacaktır” buyurdu. Yine dinleyenlerden biri: “Vehn nedir?” deyince Resulullah (sav) “Dünyayı sevmek ölümden hoşlanmamaktır” buyurdu." -Ebû Davud, el-Melahim, b. 5, Hadis no: 4297; Müsned-i İmam Ahmed, c. 2, sh. 359, c. 5, sh. 278-

  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları
183 gün önce
224 gün önce
288 gün önce
693 gün önce
827 gün önce
841 gün önce
897 gün önce
952 gün önce
988 gün önce
1007 gün önce
1049 gün önce
1064 gün önce
1084 gün önce
1092 gün önce
1122 gün önce
1127 gün önce
1195 gün önce
1344 gün önce
1477 gün önce
1650 gün önce
1673 gün önce
1702 gün önce
1886 gün önce
2016 gün önce
2037 gün önce
2162 gün önce
2229 gün önce
2255 gün önce
2285 gün önce
2428 gün önce
2465 gün önce
2570 gün önce
2593 gün önce
2823 gün önce
2892 gün önce
3013 gün önce
3171 gün önce
3174 gün önce
3230 gün önce
3248 gün önce
3251 gün önce
3272 gün önce
3306 gün önce
3361 gün önce
3370 gün önce
3443 gün önce
3562 gün önce
3537 gün önce

RSS
© 2024 - Batman Basın
bmV0aGFiZXJ5YXppbGltaS5jb20=