Lütfen bekleyin..


Kenan Çaplık

Silahlanma Yarışı ve İslam Kardeşliği

03 Mart 2016, 11:02 - Okunma: 3020

Son dönemde İslam ülkeleri arasında müthiş bir silahlanma yarışı devam etmektedir. İlk bakışta makul gibi görünen bu silahlanma, ‘kime karşı silahlanma ve niçin silahlanıyoruz’? Soruları sorulduğunda, o zaman işin vahameti ortaya çıkmaktadır.

Silah satıcıları kimlerdir? diye baktığımızda tamamının batı dünyası olduğunu görürüz. Yani tamamının şu veya bu şekilde İslam dünyasıyla, dolaylı ve direkt savaş halinde olan Hıristiyan veya putperest ülkelerden oluştuğunu görmekteyiz. Bu ülkelerin ekonomilerinin büyük bir bölümünün savaş silahlarının satışından elde edilen gelirlerle geliştiğini, istatistikler bize göstermektedir. Bu kadar büyük çapta ve gelişmiş savaş silahlarını, kaç Hıristiyan ülkesi birbirine karşı kullanmaktadır? Hıristiyanlar bu gelişmiş savaş silahlarını ürettikleri ‘hırsta’, birbirlerine karşı aynı ‘heyecanla’ kullanmak için yarışıyorlar mı? Yoksa kendi içlerinde ‘bir kişi dahi’ silahla vurulduğunda hep birlikte ayağa kalkıp bunun hesabını soruyorlarsa, bu devasa silah sanayinin esas hedef kitlesi kimlerdir? Ve niçin?

Şu an savaş silahlarının üreticilerinin ülkelerinde mutluluk ve refah hâkimdir. İnsan hakları (sadece kendileri için) ve demokratik özgürlükler en üst düzeyde tutulmaya çalışılmaktadır. Belli bir yaşam standardı çerçevesinde bir bölüşüm ve hukukun üstünlüğü gözlemlenebilmektedir. Silah satışından elde ettikleri bu servetlerle gıpta edilecek bir yaşam kalitesini sürdüren bu insanlar, niye ısrarla silah üretmeye devam etmektedirler? Niye ısrarla mevcut silahların kapasitesini artırmak gayretindedirler ve yeni nesil silahlarla ekonomilerini daha da büyütmek çabasındadırlar? Savaş silahlarının alıcılarının tamamının İslam ülkeleri olduğunu ve her bir İslam ülkesinin, bir diğeriyle şu an dolaylı ve direkt savaş halinde veya işgal altında olduğunu görmekteyiz. Katliam, kan ve gözyaşı sadece İslam ülkelerinde görülmektedir. Savaş ve kaos adeta bizim hayat standardımız haline geldi. Yoksulluk ve açlık hiçbir zaman iki yakamızı bırakmadı. Son zamanlarda mülteci olmak ise tek çaremiz haline getirildi. Bütün bu olumsuzlukları iliklerimize kadar yaşadığımız halde niye hala silahlanmaya bu kadar hevesliyiz?

İslam ülkelerinin maddi durumu iyi olanların tamamının, milyarlarca dolarla ifade edilen meblağlarla silah satın aldıklarını görmekteyiz. Alınan bu silahların, kesinlikle kâfirlere karşı kullanılmayacağını söyleyebiliriz. Çünkü bu güne kadar küfre karşı kullanıldığına şahit olmadık. Zaten, küfür cephesi kendisine karşı kullanılabileceğine zerre kadar endişe duysa, bu silahların kokusunu bile Müslümanlara vermez.

Bilakis bu silahları, kesinlikle Müslümanların birbirlerini öldürmek için satmaktadırlar. İçimizdeki kâhyaları, bu iş için özellikle görevlendirilmemişler miydi? Küfrün silahları, amaçları, içimizdeki kâhyaları, katletme ihtirasları, insanlığa karşı içlerinde besleyip büyüttükleri kin ve düşmanlıkları bir yere kadar anlaşılabilir.

Peki, İslam kardeşliği ayet ile sabit olduğu halde, Müslümanların bu kadar vurdumduymaz bir şekilde, birbirlerini bu silahlarla öldürmelerini nasıl değerlendirmeliyiz? Batı silah sanayi, Müslümanların ceplerinden çıkan servetlerle ihya olmaya daha ne zamana kadar devam edecektir? Müslümanlar ne zaman kardeş olduklarını hatırlayacak ve küfrün silahlarıyla birbirlerini öldürmekten vazgeçecekler? Vazgeçebilecekler mi? Pek emin değilim. Çünkü ellerine aldıkları silahlar akıllarını başlarından almıştır. Birbirlerini öldürmek için saklandıkları mevzileri o kadar derin bir hırsla kazmışlar ki hakikati görmelerine engel olmaktadır. Kendi elleriyle ektikleri kin ve nefretleri kardeşliklerini karanlık bir gölgede bırakmış vaziyettedir. Küfre olan dostlukları, kalplerini o kadar karartmış ki, birbirlerine karşı olan önyargıları büyük düşmanlıklara dönüşmüştür.

Bu gaflet uykusu Müslümanları o kadar kuşatmış ki, kendileri açlık ile pençeleşirken bile, birbirlerini öldürmek için küfrün silah sanayine milyarlarca dolar para aktarmaktan utanmazlar. İnancı hayatına hükmetmeyen bir topluluğun kalbi kararacağı gibi, izzet ve şerefi de beş paralık olur. Allah’ın emretmiş olduğu İslam kardeşliğini önemseyip yaşamazsa, elbette küfür cephesinin beş paralık bir maskotu haline gelecektir.

Oysa küfrün dostluğunu da, silahlarını da ayaklarının altına almış her tevhid ehli izzet sahibidir. Kardeşine kin ve düşmanlık beslemez. Ona silah doğrultmaz. Onu öldürerek hem dünyasını, hem de ahretini heba etmez. İzzet ve şerefin ancak tevhid sancağı altında birleşmekten geçtiğini çok net bir şekilde bilir. Allah’a hesap vereceğini bilerek Müslümanlar arası fitne, kargaşa ve katliamların tarafı olmaz.

Zaten küfür cephesi böylesi mümtaz şahsiyetlere silah vermediği gibi, onları terörist olarak nitelendirmektedir. Peki, küfür cephesinin silah verip desteklediği kâhyaları necidir?

  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları
2617 gün önce
2625 gün önce
2631 gün önce
2642 gün önce
2686 gün önce
2695 gün önce
2701 gün önce
2708 gün önce
2728 gün önce
2951 gün önce
3038 gün önce
3070 gün önce
3077 gün önce
3158 gün önce
3171 gün önce

RSS
© 2024 - Batman Basın
bmV0aGFiZXJ5YXppbGltaS5jb20=