Halk üzerinde iktidar kurmaya çalışmak, halkı kendi ideolojisi doğrultusunda şekillendirmeye çalışmak liderlik değildir. Gerçek liderlik, halka efendilik yapmak değil, halka hizmetkâr olmaktır. Halkı değiştirmek değil, halkı olduğu gibi kabullenmek, halkın inanç ve değerlerine saygı göstermektir. Halkın huzur ve refahı için fedakârlık, gerekirse kendini feda etmektir.
1941’de İran’ı işgal etmek için anlaşan İngiltere ve SSCB, Azerbaycan ve Kürdistan’ın kurulması için destek sözü verir ve ilk başlarda silah yardımında bulunurlar.
1945 Aralık ayında Azerbaycan Cumhuriyetinin ilanından sonra 22 Ocak 1946’da Mahabad Çar çıra meydanında Qazı (kadı) Muhammed öncülüğünde, şehir halkı, Kürdistan’ın diğer parçalarından davet edilen misafirler, Aşiret liderleri ve Peşmergeleriyle Mele Mustafa Barzani’nin de hazır bulunduğu toplantıda Kürt Ulusal (Kesk-Sor- Spi) Bayrağının göndere çekilmesi ve Dualar eşliğinde “Mahabad Kürdistan Cumhuriyeti” ilan edilir.
15 Şubat 1946’da, 30 üyeli Ulusal Parlamentonun ilk toplantısında bir İslam Âlimi olan Qazi Muhammed Cumhurbaşkanı seçildi. Davanın çilekeşi ve Ulusal kahraman Mele Mustafa Barzani’de Genelkurmay Başkanlığına getirildi.
İran’dan alınan tavizler ve yapılan antlaşmalarla işgal amacını tamamlayan SSCB ve İngiltere’nin geri çekilmesiyle, İran devleti yeni kurulmuş bu devletler üzerine yürüdü. SSCB söz verdiği silah yardımını yapmaz ve sırtını döner. İngiltere ise çıkarlarına göre saf değiştirerek İran’ın yanında yer alır. İngiltere’nin desteğini alan İran’ın talan ve saldırıları sonucu Azerbaycan teslim olur.
Tüm direniş yollarını deneyen Mahabad Cumhuriyeti Qazı Muhammed’in önerisiyle, halkın düşman katliamına uğramaması için İran’la anlaşma/ teslim kararı alır.
Genelkurmay Başkanı olan Mele Mustafa, bu kararı tasvip etmez:” Teslim olmanız halinde sizi idam edecekler. Şah’ın sözlerine inanıyorsanız hata ediyorsunuz, ona inanmayın” der. Qazı Muhammed cevaben:”Evet biliyorum, doğru söylüyorsun. Ama artık çok geç. Kardeşim Sadr benim adıma, Tahran’dan halktan hiç kimseye zarar vermemek şartıyla teslim olmayı kabul etti” der. Gözyaşları içinde Kürt ulusal bayrağını Mele Mustafa Barzani’ye emanet eder ve ondan Kürt Özgürlük mücadelesini devam ettirmesini ister.
17 Aralık 1947’de İran güçleri Mahabad’a girerler. General Barzani’nin tüm ısrarlarına rağmen Mahabad’ı terk etmeyen Qazı Muhammed ve hükümet üyeleri tutuklanır. 4 günlük yargılamadan sonra 31 Mart’ta Cumhurbaşkanı Qazı Muhammed ve bazı arkadaşları Çar çıra meydanında idam edilirler. İdamdan önce 2 rekât Namaz kılar ve yüksek sesle dua eder: “Allah’ım şahitsin ki, senin yolunda elimden gelen her şeyi yaptım. Allah’ım şahitsin ki, bu millete hizmet etmek için hiçbir şey esirgemedim ve hiç endişem olmadı. Allah’ım bu dünyada ve kıyamette mazlumların intikamını zalimlerden al. Her şeyden haberdar olan Allah’ım, bütün mazlumları ve Kürt milletini zalimlerin boyunduruğundan kurtar.”
İdam edilmeden önce, mendil ile gözlerinin bağlanmasını sert bir şekilde ret eder ve “Hainler! Ben halkıma karşı kötü bir şey yapmadım ki gözlerimi kapatmak istiyorsunuz” der.
Halkına bir zarar verilmemesi karşılığında teslim olan ve verdiği söze sadık kalan Qadı Muhammed, ailesine ve halkına yazdığı vasiyetinde şöyle der:
“Elimdeki tüm olanaklarla savaşsaydım belki de yenilmezdik. Ancak Mahabad’ın harap olmaması, yıkılmaması, halkın kırıma uğramaması için savaşmamayı seçtik. Eğer kaçsaydım, Tebriz’de olduğu gibi talan ve kırım/katliam olacağını biliyordum. Beni tutuklar ve öldürebilirler, ama halkın namusunun kirlenmemesi ve talan edilmemesi için kaçmayacağım ve kendimi size kurban edeceğim dedim ve işte sözümde duruyorum. Halkımın uğruna fedakârlık yaptığım için başım dik ve mutluyum.”
Cumhurbaşkanı Qazı Muhammed’in danışmanı Seyitxan Humayun “Qazı Muhammed, bizim dışımızda genç- yaşlı herkese danışıyordu. Bazı geceler yırtık elbiseler giyer, cebini de çekirdekle doldurarak halkın arasına karışıyordu. Gündüz olduğu zaman da halkın ne istediğini bize aktarıyordu.”
Qazı Muhammed’in kızı Monir Qazi,“Babam İran ordusunun halkı katletmemesi için teslim oldu. Böylece katliam yapılmadı. Annem kendisine “Barzani ile kaç, kurtul” diyordu. Babam ise anneme dönerek, “Senden rica ediyorum, tarih beni kişiliksiz biri olarak yazmasın. Ben Kürtlerin şerefini düşmanlarına peşkeş etmeyeceğim. Beni öldüreceklerini biliyorum, ancak sorun değil. İran devleti bütün Kürt kinini benden çıkarsın. Ancak Kürdistan’daki bir tavuğun ağzının bile kanamasını istemiyorum.”
Halkı iktidar ve ideolojilerine kurban etme yerine halkına hizmetkâr olan ve bu uğurda kendini feda eden gerçek lider ve kahramanlara Selam olsun. Allah rahmet etsin…
Vefat eden Sudanlı Alim Hasan El Turabi’ye Allah’tan rahmet diliyorum…