Halepçe katliamının 28. Yıldönümüdür. Her 16 Mart’ta bu acıyı tekrar yaşıyor ve faillerini lanetle anıyoruz. 1988 yılında, Irak diktatörü Saddam tarafından Halepçe kentine gerçekleştirilen kimyasal silahlarla 5 binden fazla insan öldü. Binlercesi sakat kaldı. Daha sonra binlerce çocuk bu kimyasal silahların etkisiyle sakat doğdu. On yıllar geçmesine rağmen bu yörede yaşayıp ta bu saldırıdan sağ kurtulmayı başaranlar, halen bu olaydan kaynaklanan travmalardan kurtulmuş değiller.
Mazlum Halepçe’nin tekbir suçu vardı. Halkı dindarlığıyla biliniyor ve zalim Saddam’ın diktatörlüğüne sıcak bakmıyorlardı. Gaddar Saddam’ın zulmüne, küfrüne ve kan içiciliğine destek verip, ülke genelindeki ihanetlerine ortak olmak istemiyorlardı. İşte onların bu hassasiyetleri, onların kimyasal silahlarla öldürülmelerine ve yüzyılımızın en vahşi yöntemiyle cezalandırılmalarına kadar gitti.
Elbette Saddam bu zulmü tek başına yapmadı. Bu gün İslam coğrafyasını baştanbaşa kana bulayan batılı zalim ve kâfirler, o gün Saddam’ın destekçileri, efendileri ve emir vericileriydi. Her şeyden önce Saddam bu kimyasal silahları imal edebilecek güçte değildi. Bu silahların tamamı Almanya’da imal edilmiş ve Saddam’a teslim edilmişti. Zalim Saddam’ın bu silahların nasıl kullanması gerektiğini, kimlere karşı kullanılmasına izin vereceklerini ona bildirmişlerdi. Saddam diktatörü de efendilerinin direktifleri doğrultusunda bu silahları mazlum Halepçe halkına karşı kullanarak köle ruhlu olduğunu ispatladı.
Batılıların kimyasal silah desteği olmasaydı, Saddam bu katliamı yapamazdı. Çünkü o zaman orta doğuda batılıların en sadık uşağı Saddam diktatörüydü. İran’a karşı savaştırıyorlardı. Her türlü silah ve mühimmatı ona sağlıyorlardı. Hatta bu kimyasal silahları İran halkına karşı kullanması için vermişlerdi. Ancak Halepçe halkının dindar olması ve Saddam’ın zulmüne ortak olmak istemeyişlerinin bir neticesi olarak, bu silahların hedefi haline geldiler.
Bu katliamda kadın, çocuk, ihtiyar ayrımı olmaksızın 5000’den fazla Müslüman Kürt, sârin gazlarıyla on dakika içerisinde öldürüldüler. Kimisi yatağında, kimisi sofrasının başında, kimisi de işine gitmek için sokakta bu saldırının hedefi oldu. Nefessiz kalan çocukların, son çare olarak anne babaların onları kucaklayıp sağa sola koşturup kurtarmaları ümidiyle, belki bir iki dakika sonra beraberce can vermelerinin fotoğrafları hafızalara kazındı.
Evin avlularındaki sofra başlarında nefessiz kalan bütün bir ailenin yok oluşunu gördük. Evin kapı eşiğine ancak gelebilmiş, yavrusunu kucaklamış vaziyette can veren anne ve çocukların görüntüleri zulmün büyüklüğünü bize göstermişti. Sokağa varamadan merdiven başlarında can veren babalar ve evlatları, yatağında çıkma fırsatı dahi bulamayan yaşlılar ve hastalar katliamın gerçek boyutunu ortaya çıkarmıştı. Ve üst üste yığılmış ceset tepecikleri mazlum Halepçe halkına yapılan katliamın büyüklüğünü ve bir şehrin, hatta Müslüman Kürt halkının bir kez daha acımasızca, ölçüsüzce soykırıma tabi tutuluşunu müşahede ettik.
Halepçe’nin acısı büyüktür. Bütün bir batının ve yerli işbirlikçileri olan Saddam zaliminin yaptığı bu katliamı iyi bilmemiz gerekmektedir. Halepçe katliamının gerçek müsebbiplerinin, bugün Suriye’de, yüz binlerce insanın ölümüne sebebiyet veren, on binlerce ailenin parçalanmasına, milyonlarca insanın evini, yurdunu terk edip mülteci durumuna düşmesine ve bir halkın geleceğinin karartılmasına karar verenlerin bu kara kalpli batılı kafirler olduğunu bilmemiz gerekmektedir.
Dün Saddam ile Halepçe katliamı emrini verenler, bugün Suriye’de Esed ile bütün bir ülkenin baştan sona kadar yıkımını desteklemekte, Halepçe’leri Halep’te tekrarlamaktadırlar. Mısır’da Sisi ile on binlerce Müslümanın zindanlarda çürütülmesine, sokak ortasında infaz edilmesini gerçek anlamda desteklemektedirler. Halepçe katliamını Saddam ile gerçekleştirenler, bugün bütün bir ümmetin her beldesini kana bulayan aynı kafir batılılar olduğunu acaba görebiliyor muyuz?
Bu gün bu zalim ve acımasız batılılara yüzünü dönen ama ümmete sırtını çeviren devletler, örgütler ve cemaatler, Müslüman Halepçe halkının katliamından ders almadınız, peki Suriye’deki bu katliamdan, yıkımdan, talandan ve mültecilerden de utanmıyor musunuz ki hala batıyı efendiniz olarak görme zilletinde bulunuyorsunuz?
Halepçe derin bir yaradır. Halepçe katliamı günümüze kadar acısı devam eden, tarifi imkânsız bir mazlumiyetin hikâyesidir. Halepçe ‘Ümmetin yetimlerinin’ hala da devam eden mağduriyetlerinin gerçek ifadesidir. Halepçe Müslümanların kardeşlerine sahip çıkamamalarının vicdan azabıdır. Halepçe batılı kâfirlerin ve bilumum yerli işbirlikçi zalim ve gaddarların alınlarında iz bırakmış kara bir lekedir.
Ve Halepçe, Halepçe’yi unutanların ve bundan gereği gibi bir ders çıkaramayanların, yeni Halepçe’lere düçar kalabilecekleri bir mihenk taşıdır.