Neden severiz?…
Sorgulamak tan yorulmuş bir yüreğin dili haykırırcasına inler…
Neden beni sevmedi ki?…
Sevmesi için neler yapmadım neler.
Yine de olmadı. Şimdi hüzünler ile sohbet etmekte yaralanmış yüreğim…
Bir tek sevebilseydi…
Dünyanın en mutlu kişisi ben olurdum. Ya da öyle sanıyordum.
Tek taraflı seven kişilerin sessizce anlatışıdır.
Belki de hiç anlayamadan.
Kimler kimleri sever?
Yada neden seviyoruz?…
Sevmek zorunda mıyız ki!!!
Konu sevmek olunca sorgulamak ağırlaşıyor. Tüm kelimeleri.
Harfler birleşip anlatmak istemiyor.
Nedenlere cevap olmayı.
Sevilmeyen kalbin nefes alışına,
kâinat kulak kapatıyor. Son demlerini yaşayan kalpler umutsuzca bekler.
Ümidi…. Belki gün gelir sevebilir diye…
Her insan sevebilme duygusuna sahiptir. Lakin herkesi sevecek diye bir kural da yoktur.
Sevmek ama kimi?…
Bir çocuk neden anne-babasını sever?
Ya da kardeşlerini…
Ya da yüreğine aşk diye akıttığı kişiyi?…
Sevgi ya da sevmek sorgulanmamalı.
Sever insan sebepsizce…
Riyasız çıkarsız koşulsuzca…
Sevgiler farklı yerlere gelir oturur.
Yüreğimizin içine.
Bir gün Resulallah Efendimiz, Hz. Ali’ye şunu sorar:
– Ya Ali Allah’ı seviyor musun? – Evet ya Resulallah.
– Peki beni seviyor musun? – Evet, ya Resulallah.
– Peki eşini seviyor musun? – Evet ya Resulallah.
– Peki çocuklarını seviyor musun? – Evet ya Resulallah.
– Peki bunların hepsini bir kalpte nasıl yapıyorsun?
Hz.Ali şaşır…evet hepsinide gerçekten seviyordur.
Cevap vermeyen Hz.Ali’ye eşi Hz.Fatıma yardımcı olur.
– Ya Ali babama git ve de ki, kişi Allah’ı (cc) aklıyla ve ruhuyla sever, Peygamberimizi (sav) kalbiyle sever, eşini nefsiyle sever,
Çocuklarını ise şefkatiyle sever.
Demek ki bir kalp farklı duygular ile sevebilir.
Genellikle eşler yada kayınvalideler sorup dururlar; “beni mi?
daha çok seviyorsun eşini mi?…(-anneni mi?…)
Böyle bir soruyu soran yürek önce kendine sormalı. Anne-baba sevgisi yüreğine farklı bir şekilde mi yer almakta?…
Hiç bir zaman “beni mi ?…sorusu karşı tarafa sorulmamalı.
Sevmek ;kalbin riyadan uzak ,beklentisiz ,koşulsuz hatta tüm sıkıntılara katlanabilecek bir duygunun kalpte ver almasıdır.
Kul Yaratanını niye sever?…
Bir gün bir dini sohbet esnasında,
Hoca hanımın duasına amin diyen bir dinleyici, dua biter bitmez, şakınlık ile sorar.
Duası şöyle idi;”yarabbi bizler seni cennetin için sevmiyoruz. Cehennem korkusuyla da sevmiyoruz.
Biz kulların seni rabbimizsin diye sonsuz bir duygu ile sorgulamadan aşk ile seviyoruz.”
Nasıl olurdu da cehennemden korkmuyorduk?
Yada cenneti mi istemiyoruz?…
Diye akıllarda sorular bir birine karışmıştı.
Düşünelim…
Sevdiğimiz yüce yaratıcı, bizi var eden, bize istemeden güzellikler yaratan(kulak,göz,el…)
Tüm dünyayı emrimize veren.
Her şey bizleri sevdiği ve karşılık beklemediği için değil midir?…
Kulların kalpleri de yaradanını bu duygular içinde beklentisiz sever.
Misalde yanlışlık olmaz ise…
Evlatlar nasıl sever anne-babalarını…
Sadece anne-babaları olduğu için değil midir?…(bazı hayırsız evlatlar çıkabilir.Lakin istisnalar kaideleri bozmaz.)
İşte kulların kalbi de sorgulamadan sever…
Yaratanını.
Seven kalp sorgulamadan sevebiliyorsa…adı sevgi olur.
Eğer sorular var olmaya başlar ise…
O zaman çıkarlar riyalar var olmaya başlamıştır.
Tek taraflı sevgi yol alırken yürekte…
Yorulur. Bitkinlikler hüzünlere kapı açmaya başlarsa…Sevginiz kan kaybetmekte ise…Yolun sonu karanlıktır.
Sevildiğini bilmek…
O sevgiyi kullanmak olmamalı dır.
Sevemiyorsan eğer, saygı duymayı öğretmelisin yüreğine.
“Nasılsa seviyor beni “kelimesini lügatımıza hiç almamalıyız.
O kelime sinsice hatta habis bir ur gibi girdiği yüreklerde var olan sevdayı ölüme sürüklemektedir.
Sonuç mu?…ayrılık ve göz yaşı.
Ahlar ve sevgiye olan inaçın yok oluşu…
Son söz yine sevgi dolu yüreklere hitap eden bir yüregin olsun; “Verdikleri sevgiyi tam ölçüsünde geri almak isteyenler, ciddi düş kırıklığına uğrayacaklardır, sevgi, eşit miktarlarda ölçülüp dağıtılamaz.” (Leo Buscaglia)
Gerçek sevgi; iyilik gördüğünde artmayan ve kötülük gördüğünde eksilmeyendir. (Yahya bin Muaz)
Seven yüreklere… Sevgilerimle değerli okurlarım...