Bu gün günlerden perşembe, bu ay aylardan Muhammedi. Bu günlerde, bahar güzelliğini bin kat daha güzelleştiriyor. Ağaçlar dallarla, dallar yapraklarla, yapraklar çiçeklerle, çiçeklerde güllerle güzellik yarışına girmiş durumdalar. Adeta maşukuna kavuşmayı bekleyen âşık, güle hasret bülbül, vuslata ermeyi düşleyen gönül gibi. Suya susamış susuz, yağmura gebe bulut, bulutu gözleyen sahra gibi. İlham bekleyen şair, şiiri besteleyen ozan, ozanın güftesini merakla bekleyen dinleyiciler gibi, muvahhidler de bu ayı dört gözle beklemektedirler.Bu ay ki; Muhammedi yellerle serinlik yaşatan, bu ay ki; rahmet pınarına gark olmuş metropol çöllerinde yaşayan kupkuru bir otu fidana dönüştüren, bu ay ki; köylerden-kasabalara, ilçelerden-illere, illerden de ülkelere kadar yayılan, genç-yaşlı, kadın-erkek, alim-cahil dedirtmeden tevhit bayraklarıyla şehirleri dolaştıran peygamberi bir aşk.Peygamber Sevdalıları Platformu’nun her yıl geleneksel olarak tertiplediği, mezralardan metropollere kadar kutladığı-düzenlediği kutlu doğum etkinlikleri memleketlerimize-yerleşim yerlerimize göz kırpmış durumda. Bilindiği gibi Kutlu Doğum günleri ile başlayan etkinlikler, Kutlu Doğum ayı ile devam etti. Peygamber aşkına yetmeyen Nisan ayına ek olarak Mart ve Mayıs’ta eklendi ve Kutlu Doğum mevsimine dönüştü elhamdülillah…Bu gibi vahdete duçar olan etkinlikleri tertiplediği için Peygamber Sevdalıları Platformu’na özellikle teşekkürlerimizi sunmalıyız. Bu gibi organizasyonlara bir katılımcıdan ziyade biz düzenliyormuşuz gibi sahip çıkmalıyız. Aksi takdirde özellikle gençlerimiz, sokak başlarında, internet cafe ortamlarında, tabiri caiz ise boş gezenin boş kalfası olma yolunda hızla ilerleyeceklerdir. Kendi geçmişimize sahip çıktığımız kadarından fazlasıyla geleceklerimize kucak açmalıyız. Zira geçen geçmiştir ağlanılsa da geri getirilemeyecektir. Ama gelecek için biraz direne bilirsek nefsimize, insi ve cini şeytanlara işte o zaman kazananlardan olacağız.Kazanmak için de öyle çok efor kaybetmeye, gece gündüz çalışmaya gerekte yoktur. Herkes üzerine düşen görevi, evet evet sadece üzerine düşen görevi yaparsa kazanma yolunda bir hayli mesafe kat edilmiş olur. Kazanmayı da bir maç kazanmak gibi saymayalım zarar etmiş oluruz. Kazanmak karşımızdakini alt etmekte değildir. Kazanmak karşımızdakini silmek değil, tam aksine kazanmak olması gerekir. Karşımızdakini yanımıza aldık mı Allah’ın izni ile o zaman başarmış, görevimizi yapmış oluruz.Bu gaye ve amaçla yola çıkıp, aynı istikamette devam etmemiz gerekir. Bu yolda sabitkadem olduk mu işlerimiz bir hayli rayına girmiş, taşlar yerini bulmuş demektir de diyebiliriz. Dost-ahbaplarımızı, konu-komşumuzu, hâsılı tüm çevremizi bu etkinliklere davet etmeliyiz. Tekrar ediyorum, davet etmekle kalmamalıyız, sahiplenmeleri için de bilinçlendireceğiz.Amaçları sadece peygamberi aşk olan büyük kitleler toplanacak. İslam’ı şiar edinmiş ve o İslam’ın Aziz davetçisi Hz. Peygamber (s.a.v.)’i hatırlatma, anma programlarını bizler en layıkıyla sahnelerde olacağız. Bize halk olarak düşen hepimizin ev sahipliği yapması, alana gelen tüm hemşerilerimizi kucaklaması, bir görevli titizliği ile peygamber aşkına yaraşır şekilde misafirperverliğini göstermesidir. Orda barışın simgelerini, müminlerin kardeşliğini tevhit bayrağı altında, dillerde tekbir gönüllerde tahlillerle biatimizi tazelemeliyiz. Tazeleyelim ki; Görsünler Hz. Peygamber’in ismi bile gönüllerin birleşmesine yettiğine, kardeşliği artırdığına, dost düşman herkesi şahit tutalım. Tazeleyelim ki; Müslümanların yekvücut olduğunu tüm kâinata haykıralım. Haydi, gönül dostları gösterin Muhammedi aşkı tüm dünyaya…Ben hazırım, âşıklar hazır, meydan hazır, haydi Türkiye sende hazırlan kutlu sevdaya…Kutlu doğum meydanında buluşmak, kucaklaşmak, hakkı haykırmak dileği ile Rabb-ı Rahman’a emanet olunuz…