Yağmurda bir şey var bana benzeyen... Bir ses var, gökyüzünün tüm fısıltılarını giyinmiş... Bir renk var, dokunduğu her şeye kıymetini değdiren... Bir his var; hüzün dolu, tarifi imkânsız dertlerimden parçalanmış yaralar var sanki, bulutlardan çiseleyen... Tane tane düşen damlalarda; gözyaşlarımdan bir iz var, adeta resim gibi... Bir söz var yağdıkça birikmiş cümlelerinden, en sevda kokulu şiirini yazan. Bir yürek var sende de yağmur, en sıcağındayken bile mevsim; hüzünlerinin içine sığamayıp taştığı...
Tane tane dökerken dertlerini, mutluluğunun kokusu var bulutlarından gelen; mis gibi... Yüzünde tebessümün var rengârenk. Gökkuşağından bir resim var ellerinde, dertleriyle dertlenenlere ikram ettiğin... Ve kavuşunca toprağa; bize sunduğun o mutluluğun ziyafeti var damla damla; seni anlayanlara, kokunu bilenlere. Kimine sağlık, kimine temizlik, kimine yüreğini aziz eyleyen yarensin gelişinle. Seni izlemek ne güzel yağmur, seni dinlemek ne güzel... Cümlelerime cümlelerinden cevaplar çıkarmak ne güzel. Ne vefalı bir dostsun, sevgin sırılsıklam. Dokundukça yüreğime, canımı yakan her derdi söndürür gibi varlığın…
Şimdi muhabbetin son demindeyken seninle; emanet ediyorum özlemlerimi, dokunamadıklarıma da dokun benim için. Özlediğimi söyle, dualarımı götür, sükûnetimi fısılda, lal olan hislerimle kulağına. Bir sen anlarsın beni, bir sen ıslatırsın özleminden kuruduğum toprakları; burnumun direğini sızlatan hasretimi, bir sen sürersin sahibine…
Sen benim küçükken pencereme yağan, sular seller gibi akan yağmur; ben seni, o gün bu gündür seven Arap kızıyım. Tanelerinin adedince sevdiğimi söylerdim seni izlerken, hani “beni ne kadar çok seviyorsun?”diye soranlara “yağmurlar kadar çok seviyorum” diye seninle ölçerdim hislerimi. Yaşım büyüdükçe anladım ki; her yürek sahip olduğu acıların yağmur bulutunu taşıyor yüreğinde. Dertlerinden taşarken yağıyor herkesin yağmuru; kiminin gözlerinden akıyor sağanak sağanak… Kimi ise, yine içine akıtıyor damla damla. Ondan mıdır, herkese bir his yükleyişin, adına şarkılar söyleyenlerin bir söz birliği mi var seninle, damlaların hangi şiirin mısrasında eritiyor yanan bir yüreği. Yağmur duasına çıkan, kurak çöllere dönmüş yüreklerin sevdalısı sen misin?
Sonbaharın sevdalısı, ilkbaharın nazlı çiçeği, yazın hercai damlalarınla hep gel bize çiseleye çiseleye. Mevsim ne olursa olsun, sen özletme kendini, kurumuş yaprakların can suyu, yeşillere mavilerden gelen ıslak mektup, çatlayan toprakların vitaminisin yağmur. Hüzünlere yoldaş olurken, gönüllere cila sürer gibi gelişin. Kalbimin; perdeleri çekilmiş hüzünlü penceresine ses ederken nazik tanelerin, kırgınlıklarımın yüzünü yıkar yüzüme dokunurken… Kirpiklerim kana kana içerken suyunu, feri gelir gözlerimin.
Sonra bir şiir düşer gönlüme;
…“Seni bekleyen bir taş da ben olsaydım,
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım,
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım,
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım,
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım,
Bahira’dan süzülen bir yaş da ben olsaydım…
Okşadığın bir parça kumaş, görülen bir düş,
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım… der “Nurullah Genç”
Yıkanır yüreğim; satır satır, cümle cümle. Kirlerinden arınmış caddeler gibi temizlenir dinlerken, okurken dilime şifası sürülür, sırılsıklam bir aşkla berekete boyanır yüreğim. Teşekkürler yağarken sana dilimden, bardaktan boşalırcasına şükürlerle hamd ederim yağmurun sahibi, güzeller güzeli Rabbimi.
Kokusunu özlediklerime dokun yağmur, yüzünü göremediğim, hasreti yüreğimde sarıp sarmalanmış; toprağın altında gömülü, kaybettiklerime yağışından mıdır sana böylesi müptela oluşum, kokunu böylesi bilişim; okşadığın mezar taşlarından gelen rüzgârdan mıdır? Toprağın o tarifsiz esansından gönlümüze sürülen, en çok özlediklerimiz midir?
Ah yağmur, ah gözlerimin incilerine yoldaşım, görmek isteyip de göremediklerime fısılda kalbimin sesini, de ki; "Avuçlarında biriken her yağmur tanesi, yüreğinde denizin olsun. Düşen her yağmur, vuslata bir adım olsun ve kavuşmak ki sana; sular seller gibi ıslandığım her yağmurda nasibim olsun”.