Mısırlı Yazar Dr. Fehmi Şennavi, Irak’ın Musul kentinde tıp eğitimi aldığı dönemde, burasının bir Kürt kenti olmasına rağmen, tıp fakültesinde sadece bir Kürt öğrencinin olmasını anlayamadığını söyler. Aynı şekilde tıp fakültesi hastanesinde yatan hastaların tamamının Kürtlerden oluştuğunu ve bu hastalarla iletişimi bu tek Kürt öğrenci ile sağlamaya çalıştığını ifade eder.
‘Ne zaman Kürtlerle ilgili bir şeyler söylenmeye başlansa, hemen Türkiye, İran, Irak ve Suriye’den homurdanmaların başladığını ifade eder. Bu konuyu konuşmanın ne kadar çok zor bir iş olduğunu vurgulamaya çalışır. Hakkaniyet ölçülerine uyarak Kürtlerin durumunu izah etmeye çalıştığını anlatır’. Kürtlerin durumunu anlattığı kitabının ismini de “ Ümmetin Yetimleri Kürtler” diye koyar. Zaten kitabın adı aslında her şeyi açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
İşte bu yetimler zulüm gördüler, katliamlara maruz bırakıldılar, muhaceretlere tabi tutuldular. Her türlü asimilasyona uğratıldılar, yok sayıldılar, kültürel değerleri bilinçli bir şekilde tahrip edildi. İşin en acısı da bütün bu kötülükleri yapanların, Müslüman kardeşleri olan Türkler, Farslar ve Araplar olmasıdır. Ama hiçbir dönem de Kürtler kardeşliği zedeleyecek bir zeminde yer almadılar.
Her zaman kardeşlik hukukunu göz önünde bulundurarak hareket etme gayreti içinde oldular. Şimdi bunun bir ispatı olarak, Amed’de yüz binlerin katılımı ile Peygamber Efendimizin Kutlu doğumunu idrak ettiler. Peygambere olan sevdalarını bir kez daha bütün bir ümmete haykırdılar. Ümmetin vahdetinin ancak Peygamber efendimizin sünnetinin anlaşılmasıyla mümkün olabileceğini ispatladılar.
Kaosun, katliamların ve her türlü fitnenin ümmeti kasıp kavurduğu bir dönemde, vahdete sarılarak ve peygamber efendimizin sünnetini yaşamayı bir sevda haline getirerek, ‘ümmetin ümidi’ olmaya başladılar. Çünkü kalplerinde taşıdıkları sevgi ve oluşturmaya çalıştıkları vahdet bilinci, ümmetin yeniden ayağa kalkması için tek çözüm reçetesi olarak gözükmektedir. Her türlü ayrılığı ve tefrikayı ayaklarının altına alan bu ‘sünnete sevdalı yürekler’ iman kardeşliğinin öncüsü durumuna geldiler.
İşte bu ‘ümmetin yeni ümitleri’ oluşturdukları Peygamber Sevdalıları Platformuyla, kendi isimlerine layık bir çalışma heyecanıyla, köy köy Peygamberi sevdayı yaydılar, belde belde Muhammedi aşkı anlatılar, şehir şehir Resulullah’ın sünnetine bağlılıklarını yeniden haykırdılar. Ve şimdide Diyarbakır meydanında tek yürek olmuş bir şekilde biatlerini yenilediler. Tıpkı Rıdvan biatin de, Ensar ve Muhacirin biatlerini yeniden tazelemesi gibi. Bizim adımıza, ümmet adına bu biat hayırlı olsun! Ümmetin vahdeti için ilk adım olsun!
Tek önderin, tek örneğin ancak Peygamber efendimiz olabileceğini bütün bir ümmete yeniden hatırlattılar. Ümmetin kurtuluş reçetesinin, O’nun sünnetinin ihyasında olduğunu kendi yaşantılarıyla ortaya koymaktadırlar. Getirdikleri tekbirlerle, vahdetin muştusunu vermektedirler. Dile getirdikleri salâvatlarla, gerçek hayat rehberinin kim olduğunu, tek yürek şeklinde bütün ümmete en gür sesleriyle anlattılar.
Amed’de Peygamber sevdası bambaşkadır. Yaşlısıyla, genciyle, kadınıyla, erkeğiyle dillerde dökülen salâvatlar, faklı manevi bir atmosfer oluşturmaktaydı. O mahşeri kalabalığın hep bir ağızdan, tek yürek şeklinde salâvat getirmesi, muazzam bir peygamberi aşkı ifade etmekteydi. Şimdi bu muazzam peygamberi aşk, bütün bir Kürdistan’da köy, belde ve şehirlerde dalga dalga yayılmaktadır. Bu Peygamberi aşkın dalgaları, ümmetin bütün beldelerine ulaştığında ise Allah’ın izniyle ümmetin kurtuluşunu da beraberinde getirecektir.
Diyaribekir’de Muhammedi sevda bir başkadır. İnsanların akın akın mevlid alanına büyük bir heyecanla gelmesini tam anlamıyla ifade etmekte, kelimeler yetersiz kalmaktaydı. Adeta bir insan seli mevlid alanına doğru akıyordu. Çocukların, kadınların ve gençlerin başlarına kelimeyi tevhid bandajlarını bağlaması ise mevlid alanına doğru yürüyenlere apayrı bir güzellik katmaktaydı. Sadece kelimeyi ‘Tevhid Bayraklarının’, gençlerin elinde, en önde yürümeleri ise, adeta ümmetin peşinden gitmesi gereken tek yolu da bize göstermekteydi.
Diyarbakır meydanında toplanan bu mümin yürekler, aslında ümmetin birliğinin, bir araya gelmesinin mini bir provasıydı. Kelimeyi Tevhid bayraklarının altında gururla duranlar, iman kardeşliğinin ancak bu şekilde mümkün olabileceğini ısrarla vurguladılar. Bu asil duruşlarıyla ‘ümmetin ümidi’ olduklarını/olacaklarını bütün dünyaya gösterdiler. Vahdet ve kardeşliğin, ancak tevhid bayrağı altında toplanmakla mümkün olabileceğini ispatladılar.
Kavgalarımızın bitebilmesinin yegâne reçetesi, kargaşalıklarımızın sona ermesinin tek çözümü Peygambere olan sevdanın bütün yüreklere dalga dalga ulaştırılmasıdır. Ümmetin maddi ve manevi hastalıklarının tedavi edilebilmesinin biricik ilacı Peygambere sevdalı yüreklerin taşıdığı tevhid bayrağının altında toplanmaktır.
Ey Amed’in imanlı yürekleri! Bu bayrak elinizdedir. Bu bayrak ümmetin ümididir.