Yasama, Yürütme, Yargılama, Bütün idari birimlerde, Adalet Mülkün temelidir, levhaları asılı bulunmaktadır.
Gerçekten de Devletin, Barışın, Huzurun, Kardeşliğin, bir arada yaşamanın temeli ADALETTİR.
Adaletin olmadığı yerde haksızlıklar var, zulüm var, Haksızlıkların olduğu yerde de itiraz ve isyanların olması kaçınılmazdır. İsyan ve itirazları bitirmenin en sağlıklı ve insani yolu da Adaleti sağlamaktır. Kanun ve güvenlik tedbirleriyle sağlanamayan barış ve huzur ancak ve ancak Adaleti tesis etmekle sağlanabilir.
Türkiye’deki kanunlar, batıdan ithal veya Askeri darbelerin ürünü olduğu için insanı koruma ve Adaleti sağlamadan ziyade, rejimi, yöneticileri ve elit sınıfı korumaya dönük bir işlev görmektedir. Ancak son yıllarda güçler arasındaki iktidar kavgasından dolayı üst rütbelilerinde yargılanmaları neticesinde, yargının keyfiliği ve güvensizliği en üst birimlerce dile getirilmeye başlanmıştır.
Dönem dönem yapılan kuruluş günlerinde yargının en başındaki isimler, yargı sistemiyle ilgili şikâyetlerini dile getiriyorlar. Türkiye Devletinin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı, yargı sisteminden veya en azından bazı kararlarından memnun değil. Düne kadar devleti kendi tapulu malları gibi gören Ana muhalefet partisi CHP ve bazı siyasiler, bazı kararlarından dolayı yargıya ağza alınmayacak ağır hakaretlerde bulunabiliyorlar. Yıllardır yargının merhametsiz kılıcı altında ezilen halkı ise soran yok…
Allah aşkına! Yargı sisteminin iddia ve karar mercii olan Savcı ve Hâkimlerin, kaçtığı yargı sistemine kim inanır, kim güvenir?
Daha dün aynı yargı sistemi ve aynı sisteme bağlı yargıçlarla, defalarca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılan bazı general ve kalemşorların bu gün aynı yargı tarafından beraat ettirilerek ve yüklü miktarda tazminatlarla ödüllendirilmelerine karşın bu yargı sistemine ve yargı mensuplarına nasıl inanalım?
Caprice Gold şirketinden devre mülk satın almıştım. Birkaç ay sonra kendi hazırladığı ve imzaladığı sözleşmeyi feshetti. Ödediğim paradan da 1094 tl. Kesinti yapmıştı. Danıştığım birkaç hukukçu ve İnternet üzerinde yaptığım araştırmalarda ‘ Kapıda sözleşme’ geçersiz olsa bile, alıcıdan alınan tüm parası güncelleştirilerek ödenir şeklinde bağlayıcı olan Yargıtay kararı vardı.
Tüketiciler mahkemesinin bu yönde açtığı bütün davalarda, alıcının parası eksiksiz alınmıştı. Bende bu kararlara istinaden en azından 1094 liramı geri alırım hesabıyla açtığım davada, karşı tarafın avukatlık ve icra masraflarıyla 4000 tl. Borçlu çıkarıldım.
Batman Diyarbakır caddesinde yürürken, gülüşerek birbirlerini üzerime doğru iten iki gencin niyetini anladığımdan ‘benden uzak durun’ diye çıkışmamla, arkadan birileri bunlara saldırdı! İki gencin kaçmasıyla birini çarptıklarını anladım. Cebime baktığımda 1000 olan emekli maaşımı çaldıklarını fark ettim.
Üzerime gülerek gelen ve kaçan genci kovaladım. 25-30 dakikalık ısrarlı kovalamadan sonra nefes nefese kalan genci yakaladım. İkimiz de nefes nefese kalmıştık. Aynı şebekeden olan biri yanımıza gelerek hırsızı bırakmam için beni tehdit ediyordu. Neyse arabayla yardıma gelen birinin yardımıyla hırsızı en yakın karakola götürdük.
Polisler beni kutluyor, hırsızın suçunu kabul ettiğini ama paranın diğer arkadaşlarında olduğunu söylediğini ve benim kesinlikle davamdan vazgeçmememi tembih ediyorlardı. Sabah, hırsızın abisi! Diye aynı şebekeden olduğunu tahmin ettiğim biri beni aradı ve bana vereceği 500 lira karşılığında davamdan vazgeçmemi istedi.
Ben de hırsızı suçüstü yakalamanın ve hırsızlık ekibinden polislerin verdiği güvenle, hırsızın ceza yemesi için teklifi kabul etmedim. Çocuğun abesi – Amca! Al bu parayı, Vallahi kardeşim ceza yemeyecek ve çıkarılacağı savcılıkta serbest bırakılacak dedi.
Ve öyle de oldu. 25 yaşlarında, asker kaçağı, hırsızlık, kap kaç, uyuşturucu, adam yaralama gibi suçlarla dosyası kabarık olan ve suçüstü yakaladığım C.Y. adındaki ‘mevcutlu istenilen’ hırsız serbest bırakılmıştı. Karakola gittiğimde, bunun mahkemesi var! Esas karar orada verilecek diye beni teselli ettiler. Aylar sonra, 02.05.2008 tarihi için bana çağrı kâğıdı geldi.
Bende o gün tıraş olup, kendimce güzel giyindikten sonra Adliye binasına gittim. Ama hiçbir duruşma salonunda ismim yoktu. Yazı işlerine gittim, bana mahkemenin bir ay önce olduğunu söylediler. O gün davetiyeli elimdeki çağrı kâğıdını gösterdiğimde ‘ bir yanlışlık olmuş’ dediler.
Nöbetçi Savcıyla görüştüm, karara itiraz etmemi söyledi. 8 yıldır bekliyorum. Dün bana Cumhuriyet Savcılığı tarafından gelen evrakta ‘ Zaman aşımı nedeniyle kimliği tespit edilemeyen şüpheli ya da şüpheliler hakkında KOVUŞTURMA YAPILMASINA YER OLMADIĞINA’ yazılıyordu.
Şimdi güler misiniz, ağlar mısınız? Birileri bizimle dalga mı geçiyor. Bu yargıya nasıl ve neye göre güvenelim? Allah aşkına! Bu kararları ve yapılanları savunabilecek bir tek yargıç ve savcı var mıdır? İnsan aklının ve vicdanının kabul etmeyeceği bu haksızlıkları gidermenin veya şikayet etmenin bir yolu yok mudur?
Mülkün temeli Adalettir, ama Adaletin temeli de yargı ve yargı mensuplarıdır. Yargı sistemi mutlaka Adalet sistemine dönüştürülmeli; Yargı mensuplarının eğitimine ve seçimine büyük hassasiyet gösterilmelidir. İnsan akıl ve vicdanının kabul etmeyeceği, mağduriyetlere yol açan, yargıçların keyfi ve yanlış kararlarının hesabı mutlaka ama mutlaka kat be kat bedeliyle ödettirilmelidir.
Galiba tansiyonumun düşmesi için bir Savcıyla görüşmem gerekecek.