TBMM Başkanı İsmail Kahraman; “Laiklik yeni anayasada olmamalı” dedi.
Kıyamet koptu.
Gündemin birinci maddesi oldu.
Ulusalcıları-Kemalistleri-laikçileri-liberalleri çıldırttı.
Laikçilik hortladı.
Dikta özlemi içerisinde olanlara fırsat doğdu.
Muhalefet partilerinden, Tüsiad’dan,sözde aydınlardan,yazılı, görsel ve sosyal medyadan hakaretler, istifaya çağrılar, meydan okumalar, tehditler ve linç girişimleri başlatıldı.
Birtakım yasa dışı yürüyüş ve eylem girişimlerine teşebbüs edildi.
Laiklik bahane edilip, milletin inançlarına ve değerlerine savaş açmaya çalışıyorlar.
Cumhuriyet tarihi boyunca, laiklik etrafında tavaf edilipduruluyor.
Laiklik tabusu birtakım düşünce yapısındaki insanları büyülemiş.
Laiklik adına Allah’ın şeriatına dil uzatılıyor.
Yıllarca, siyasette ve yargıda tehdit aracı olarak kullanıldı. Laiklik bahane edilerek darbeler yapıldı, muhtıralar verildi, partiler kapatıldı, gençlerin eğitim hakları ellerinden alındı, meslek liseleri kapatılarak sanayicilerin hayat damarları kesildi.Müslümanlara yapılan her türlü haksızlık, zulüm ve hak gaspları laiklik adına yapıldı. Binlerce insan mağdur edildi.
Peki, neydi bu laiklik,
Türk Dil Kurumu;
Laiklik. Laik olma durumu, laisizm.
Devlet ile din işlerinin ayrılığı, devletin, din ve vicdan özgürlüğünün gerçekleşmesi bakımından yansız olması, laisizm.
Özetle; devletin dine, dinin devlete müdahale etmemesi.
Bugünkü gerçekler böylemi? Hayır.
Din devlete karışmıyor(karışamıyor) ama, devlet dini istediği gibi düzenleyip, dizayn ve kontrol ediyor.
Böyle olunca ses yok. Laiklik elden gitmiyor. Aksi olunca laiklik elden gidiyor diye kıyamet kopuyor.
Bunlara sorsan çoğu Müslüman olduğunu söylerler.
Tepki gösterenler, itiraz edenler, tehdit ve hakaret edenler laikliklerinde de, Müslümanlıklarında da samimi değiller. Bunlar laiklik maskesi altında laikçilik yapıyorlar.
Bazılarının dediği gibi demokratik-laik sistemde,
“Dini grupların inanç özgürlükleri vardır.” Doğru, ama inançlarına göre yaşama özgürlükleri yoktur.
Demokratik-laik sistemler çoğunluk rejimidir. İslâm ise, çoğulculuk prensibine dayanır. Çoğulculuk, her etnik grubun dinini ve kültürünü serbestçe yaşamasıdır. Yani çok hukukluluktur. Demokratik-laik sistemlerde çok hukukluluk yoktur. Bütün inanç sahiplerine ve dinî gruplara, inançlarına/dinine uygun olup olmadığına bakılmaksızın tek tip hukuk dayatılır.
Bir ülkede, bütün farklı inanç gruplarının hukuklarını yaşama hakları olmalıdır. Bir insanın hukuku, dinî inancının bir parçasıdır. Dinî inancına göre istediği gibi yaşaması için, kendi hukukunu uygulaması gerekir. Bir ülkede, birden fazla din var ise, birden fazla da hukuk sistemi olması gerekir. İslâm devletinde bu uygulanır.
İslâm devleti demek, her inanç sahibine İslâmî kanunları uygulayan devlet demek değildir.
Her inanç sahibine, kendi hukukuna göre yaşama özgürlüğünü veren devlet demektir.
Hangisi daha özgürlükçü?