Hz. Peygamber (asm.)'in, “Her doğan, İslâm fıtratı üzerine doğar. Sonra, anne-babası onu Hıristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar.” (Buhârî, cenâiz 92; Ebû Dâvut, sünne 17; Tirmizî, kader 5)
Din doğuştan mı yoksa sonradan mı kazanılır? Dünyaya gelen çocuk anne ve babasını dini üzerine mi dünyaya gelir? Yani Müslüman ailenin çocuğu Müslüman olarak mı dünyaya gelir? İslam fıtratı ile İslam dini aynı anlamda mıdır?
“Yüzünü doğru bir din olarak İslam’a, insanların fıtratına uygun olan dine çevir.” (Rûm Suresi: 45. Ayet) Fıtrat, ilk yaratmak demek olup yaratılışın ilk tarz ve şeklini ifade eder. Fıtrat, insanda hakkı, doğruyu, gerçeği kabul etme yeteneğinin potansiyel olarak varlığıdır. Bu anlamda İslam dini ile fıtrat arasında yakın ilişki vardır: “Yüzünü doğru bir din olarak İslam’a, insanların fıtratına uygun olan dine çevir.” (Rûm Suresi: 45. ayet) Bu ayetten, insanların tabiatında Allah’a inanma duygusunun mevcut olduğu anlaşılmaktadır. İnsan, dine, Allah’a inanmaya yatkın olarak dünyaya gelir. Bundan dolayı bir kimseye ya da herhangi bir topluma bir peygamber gelmemiş olsa bile insanlar akıllarını kullanarak Allah’ın varlığını ve birliğini kavrayabilir.
İnsan, küfür ve inkârla, kâinat çapındaki delillere gözlerini yummuş, kulaklarını tıkamış, vicdanını söndürmüş ve fıtratını köreltmiş; kendini bütün ışık kaynaklarından mahrum bırakıp, karanlıklar içine gömmüş ve haddizatında baştan temiz olan fıtratının üzerine Allah'ın (cc.) sevmediği kara lekeler sürmüş olur. Buna karşılık, insan iman ve amelle, aslında temiz olan fıtratını muhafaza eder ve saffetini korur. O halde; iman asli, küfür ise arızi bir husustur. Yaratılışta temiz olan fıtrat, sonradan kirletilir. Fıtratın ilk baştaki hali korunmaz, imdadına koşulmaz ve bu yolda gerekli tedbirler alınmazsa, insanın ya Hristiyan, ya Yahudi, ya da Mecusi olması veya aklınıza gelebilecek küfür cereyanlarından birisine yem olup gitmesi mümkün ve muhtemeldir.
Şimdi gelelim asıl meseleye: Müslümanların arasında var olan düşünce şudur: Müslüman anne babadan dünyaya gelmiş olan şahıs Allah’ı, ayetlerini, peygamberleri ve İslam’ı değerleri inkar ediyor olsa da, bizim toplumumuzda Müslüman olarak kabul ediliyor. Bu adam Müslüman değildir denildiğinde hemen insanlar tepki gösteriyor ve onun anne babası Müslümandır. O da Müslümandır diyorlar. Sanıyorlar ki, Müslümanlık anne- babadan geçiyor. Yahudi, Hıristiyan, Mecusi ve diğer batıl dinlere mensup olanların çocukları ile Müslümanların çocukları aynı fıtrat üzerinde dünyaya gelirler. Akıl- baliğ olduktan sonra anne baba ve bulundukları ortam onlara dinlerini empoze ederler. Yani çevre etkileyici ve yönlendirici rol oynar.
Evet, her doğan, İslâm fıtratı üzerine doğar; fakat, anne-baba, arkadaş, muhit, toplum ve okul gibi dış tesirlerle, bunları lehinde veya aleyhinde değerlendirecek olan irade, fıtrata müspet veya menfi yönde müdahalede bulunur. Bu hakikat bizim çocuklarımız içinde geçerlidir. Çocuklarımızı kötü ortamlardan korumalıyız ve onlara İslam’ı ortamlar oluşturmalıyız. Onlar için iyi arkadaş ortamları hazırlamalıyız.
“Ey iman edenler! Kendinizi ve yakınlarınızı ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır; üzerinde oldukça sert, güçlü melekler vardır. Allah kendilerine neyi emretmişse ona isyan etmezler ve emredildiklerini yerine getirirler.” -Tahrîm: 6-