İnsan, yaşadığı her gün, bir şeyler öğrenmekte.. yada ne mutlu öğrenebilene. Kullar, Ayna'lara, dargın olmuş. Kendilerini göremeyen gecenin siyahına ise "Aşık" olmakta..
Ve bir şekilde, güya mahzunca yaşamaktalar. Gülerim, kasıntı halinizi.. bilmezliğinize de... Haddimi bilip susaraktan. Doğacak, gecenin karanlığını bitirecek, Güneşin büyüklüğüne inanaraktan. Susuyorum... Edep libasını çıkarıp, süs libasıyla dolaşır olmuş, insanlara bakaraktan... Kelimeler ile kavgalar ederek, hızla koşarken, düşmüşler de...
Kanayan dizlerine bakmadan, gülebilmişler. Ağlanacak hallerine...susuyorum. Ayna'ya çok bakan, kendini pek az görür. (Şehabettin) demiş bir büyüğümüz!
Bu söze takıldım kaldım! Ayna'ya bakan nasıl kendini göremez ki?... Ayna, bir mucize gelmiştir, her zaman bana. Ayna; nesnelerin görüntüsünü veren, ışığı yansıtan, cilalı ve arkası sırlı cam. Bakar mısınız, açıklaması bile bana hak veriyor. Sırlı cam... Hep kusurlarımızı görmek hatta düzelmek için baktığımız, camlar. Dış görüntümüzü düzelmekte yardımcı olan "aynalar..."
Bir kerelikte olsa ,şöyle iç dünyamızı yani ruhumuzu düzelmek için bakabilsek! Öyle bir ayna icat olsaydı... Ruhların çirkinliklerini gösteren. Aslında nice aynalar var da, bizler görmekten aciz hallerdeyiz. Başkalarının kusur ve hatalarını ararken... Kendi ruhumuza işlemiş, çirkinliklere kılıflar örerek yaşamaktayız. Bir insan, iyi bir gözlemci olmalı.(bence) Ve...Bir kulun yanlış ve hatasını görüp yada bilince, yapacağı tek iş, kendisine aynada bakabilecek kadar zeki...ve inançlı.
Bazı kullar nasıl büyük bir zevkle, diğer bir insanı anlatır. Yada yerden yere vurur. Son zamanlarda, insanların bu tarafını gözlemler oldum. Ne acı dır ki!!! Kendilerinin günah ve kusurlarını yada başaramayacağı olayları , kapatma adına, insanlara iftiralar ,günahlar yüklemekteler. İnsan aklı, kendinin yapabileceklerini, öncelikle kabul ederek, olayları yorumlatır. Hatta, kendinin yaparak yaşadığı kusur ve günahların, başkalarının da mutlaka yapacaklarını zannetmeleri...
Yok mu!!! Ah be insan oğlu; bir aynaya baksana... Gör, yaptığın iğrençliklerin ruhuna ve de bedenine yaşattığını. Aklıma herkesin aşağı yukarı bildiği bir hikaye geldi.
Tekrar etmek, her daim güzeldir. Koyun, dereden atlarken, kuyruğu yukarı kalkar ve edep yeri gözükür. Bunu gören keçi, başlar gülmeye. Ve derki; "edep yerin göründü..." Koyun uysal hayvancağız; "ey keçi! Senin edep yerin, hep dışarıda dururda... Ben her zaman görürken, seni ayıplamam. Sen bir kere beni görünce... Nedir bu sevincin?..."
Neden keçi sevinmiştir?... Diye düşünmeye gerek yok ki!!! Lakin kendinde bulunan kusuru çok iyi bildiğinden, koyunun ayıbını ortaya çıkararaktan, kendini temizleyeceğini sanır. Dünya ya tek başına gelen "ey insan" Çırılçıplak... Aciz... Ve muhtaç idin. Ne zaman, bu kadar yüceldin... Ne zaman, hesap soran oldun ... Günahların, kusurların yada yanlışların bedelini ödetme makamı "Sen" oldun.
Bir aciz kul iken... Şimdi Yaradanlığa mı, soyundun?... Yapayalnız gidecek iken, bu dünyadan... Hesapların verileceği makama!! Ne diyeceksin?... Sen!! Melekler kadar tertemiz misin ki?... Yaradan üç varlık halk eyledi. Birincisi, melekler.... İkincisi, insanlar... Üçüncüsü ise hayvanlar. Melekler üstün günahsız varlıklar dır. Görevleri sadece Yaradanın emrine sadık kalabilmektir. İsteseler de, günah işleyemezler!!! Hayvanlar ise... Dünya hayatında yaşamak, yemek, İçmek ve cinsel duygularını yaşamak için var oldular. İsteseler de, sevap işleyemezler. Lakin cennet ve cehennem ile mükellef değildirler.
İşte insanoğlu... Bu iki yaşam arasındadır. Diler ruhunu temizler.Diler ise günahlar ile hayatını doldurup...simsiyah bir kalp ile Yaradanına varır. Günahlar ile yaşayacağı dünya hayatını, Hatalarından, yanlışlarından hatta günahlarından ders alarak, tevbe ederek. Meleklerden üstün makama gelerek, Baki aleme kavuşur. Lakin, İnsanlar, hata yapmadan yaşaması mümkün değildir. Kendi hatalarımızı, başkalarının üstüne yüklemeden, yaşayabilmeyi öğrenebilirsek... Ne mutlu bizlere. Şimdi bu satırları okumakta iseniz... Şimdi bir durup düşünelim. En yakınlarımızda yada medya da gördüğümüz insanları nasıl eleştirip, Günahları ile alay ettiğimizi...
Onların da, hatalar yada günahlar yapabileceğini düşünmeden! Neden yada niçinlere cevaplar vermeden! Niçin eleştiriyoruz? Egolarımızı tatmin için olmasın!!! Eleştiriyi yada açık sözlülüğü, edepsizlik ile karıştırmayalım. Her insanın yapabilecek günahı elbette vardır. Onları makam yada mevkilerine aldanarak yada niçin yerden yere vurduğumuza bakarak,konuşalım. Bence susalım.... Ayna da kendimize önce bir bakarak, Kendi ruhumuza konuşalım mı? bizler melek miyiz ki... Başka insanları insafsızca yerlerden yere vuruyoruz!!! O zaman bizlere neden "insan yada kul" Deniliyor?... "Ayna ayna...söyle bana, ben neyim!!" Gözler ...Renklerine hayran kalınan. Şiirlere türkülere ilham olunan... Ela'sı, Mavi'si...Yeşil'i ya kara gözlüsü... Sen aşkların sesi... Bakma öyle melul melul...kusurlara. Senin görevin güzelliklere gülümsemek. Bebeklerinde sevgiyi yansıtmak.. Gözler ah gözler...
"Kusur bulmak için bakma birine, bulmak için bakarsan bulursun. Kusuru örtmeyi marifet edin ! işte o zaman kusursuz olursun." demiş Mevlana Celalettin Rumi. Noktayı koymuş.
Ey gözler... Ey yürekler...ey insan... Bir kalbe girmek kolay değil ise... Bir kalbi kırmak, bir söz ile... Ayna ile dargın ise ruhun. Sana ayetler indi ise.. Sen insanlığını kaybetmiş isen... En büyük kusurunu görmez isen.. Sana okunacak selaya ... Göz yaşı akıtmak niye... Omuzlar da taşındığına aldanacak isen... Topraklar üstüne atılınca... Cevapların meleklere ... "İnsan olamamışım" demeye... Geç kalmak niye!!!(Tülay) Kusurlarım ile severseniz beni... Ben yazımlarım ile sizlerleyim. Değerli okurlarım.
"Bir düzeni kusurlu olmakla suçlamak kolaydır. Çünkü ölümlülerin bütün yaptığı işler, kusurlarla doludur. Ama yıktıkları saygının yerine, yeni saygı getirebilmiş olanlar çok azdır."(Montaıgn)