Lütfen bekleyin..


Abdurrezzak ÇELİK

Haydi Çocuklar Camiye!

16 Haziran 2016, 11:46 - Okunma: 3769

Malumunuz önümüzdeki pazartesi yaz Kur-an kursları başlıyor. Müftülükten de özellikle belirtildi ki, veliler kendi çocuklarını bu gibi gelişmeye yönelik programlara kayıt etsinler, desteklesinler ki hem sosyalleşsinler hem de bilinçlensinler. Hem hocalar hem de öğrenciler açısından verimli geçsin diye yoğun bir mesai harcadılar yetkililer.

Kanaatimce veliler çocuklarını sadece göndermekle yetinmeyecekler önceki seneler gibi. Hatırlanacağı üzere, önceki senelerde de çoğunlukla kendileri çocuklarını camiye götürmedikleri gibi çocukları camiden geldikten sonra onlarla hasbıhal edip neler yapıldığı sorularını da yöneltmediler. Bu da başarı oranını bir hayli düşürüyordu.

Geçmiş senelere baktığımızda şu manzara gün yüzündeydi. Veliler diyorlardı ki; ‘ben görevimi yaptım. Elif ba’sını, takkesini hoca ne istemişse aldım, çocuğu da gönderdim daha ne yapayım benden bu kadar.’ Hoca da; ‘bende saat 09.00 olunca hizmet yaptığım camide bulundum. Gelen her öğrenciye dersini verdim evde tekrarlamasını tembihledim. Benim görevim de burada bitiyor’ diyordu. Bu sonuca bakılarak diyebiliriz ki ya kimse anlamıyordu ya da rahatlarına geldiği için böyle davranıyorlardı.

Unutulmamalı ki, ne veliler çocuğu camiye göndermekle görevini bittiğini zannetsinler ne de hocalar ders vermekle zirveye ulaştıklarını düşünsünler. Not edilmesi gereken şudur. Veliler çocuklarını camiye göndermekle, hocalar da ders vererek görevlerine yeni başlıyorlar. Ama mühim olan devamında geldiğidir. Devamında, veli ve hocanın çocuk üzerinden uyum içinde paslaşmasıdır. Ne kadar uyum o kadar başarı demektir.

İçinde bulunduğumuz Ramazan Ayı’nda kılınan teravihlerde temaşa ettiğimiz kadarıyla hemen hemen her camide huysuz ihtiyar(lar) vardır. Camilerimizde kılınan teravihlerde çocuk güldüğü için azarlayanı mı dersin, döveni mi dersin camiyi çocukların gözünde karartmak için adeta şeytanın yönlendirmelerine muhatap olmuşlardır. Bu kişiler karşısında özellikle çocukları sahiplenelim. Onlara Allah’ın evlerini sevdirmek adına tüm gayretlerimizi seferber etmeliyiz.

Bu yaz Kur-an Kursları da camilerimizi çocuklarımıza sevdirebilmemiz için birer fırsattır. Belki ilk defa camiye gelen çocuklar olacaktır. Burada hocaya çok görev düşüyor sevdirmesi adına. Çocukların camilere alışmaları demek, batmaya doğru yol alan yeni neslin ümit güneşi tekrardan daha aydınlatıcı olarak doğmak demektir. Bu yazıyı okuyan herkesten istirham ediyorum, çocuklarımızı camilere yönlendirelim. Üzerlerine titreyerek eğitelim onları, cahillerden olmasınlar, yeni neslimiz cehaletin küf kokusunda azat olsunlar.

Deniliyor ki, Padişahın biri, bir gün ormanda vezirleriyle birlikte gezintiye çıkar. Yolu bir tarlaya rastlar. Tarla da çiftçi ve padişah biraz laflarlar. Çiftçilikle ilgili bütün soruları cevaplayan çiftçinin bilgisi padişahın çok hoşuna gider. Konu dini konulara gelince çiftçinin dini bilgisinin olmadığını gören padişah adama çok kızar ve cezalandırılması için saraya götürülmesini emreder.

Padişah orman gezintisini bitirip saraya dönerken çobanlık yapan bir çocuğa rastlar. Çocukla sohbet eden padişah çocuğun ve dini bilgisinin yanı sıra pratik zekâsına hayran kalır ve kendisini saraya götürmek istediğini söyler.

Çocuk, padişahın askerleri arasında elleri bağlı halde saraya götürülmek istenen babasını görür. Çocuk padişaha: gelirim fakat bir şartla; o da elleri bağlı şu adamı (babamı) salıvermeniz’ karşılığında der.

Padişah: ‘sen bizim bu adamın ellerini neden bağladığımızı biliyor musun? Bu adama çiftçilikle ilgili ne kadar soru sordumsa hepsini bildi. Fakat dini konularda ise ne sordumsa hiç birini bilemedi. Çiftçiliği öğrendiği kadar dinini öğrenmediği için ceza vereceğim’ der. Çocuk bunun üzerine:

‘Padişahım, bence siz babama değil de onun mezarda yatan babasına ceza vermelisiniz. Çünkü demin siz benim ne kadar zeki ve dini konularda bilgili olduğumu söylediniz. Bence babam görevini beni okutarak yapmıştır. Eğer ceza verilecekse babamı okutmayarak dini konularda onu cahil bırakan dedeme ceza vermelisiniz’ der.

Bizler burada diyebilir miyiz? Ne yaparsın, çocuk aklı. Babasını kurtarayım derken dedesini suçluyor. Kesinlikle kocaman bir hayır olmalı cevabımız. Buna çocuk aklı dediğimizde o engin akıl ile birlikte çocuğun öngörü hissini karartmış oluruz. Buna verecek cevabımız şüphesiz çocuk aklından ziyade çocuk haklı yanıtından başkası olmamalı. Çünkü gerçeğe baktığımızda hakikaten de okutmayan kişi suçlu görülmeli. Velev ki dedemiz de olsa yanlışa yanlış diyebilmemiz şart. Bu cevabımız çocuğu olgunlaştıracağı gibi özgüvenini bir hayli yükseğe tırmanmasına sebebiyet verir.

Çocuklarımıza değer verelim ki değerli birer pırlantaya dönüşsünler. Yoksa tam tersi pırlantalara eza ve cefa çektirmeye çalışacaklardır ki bunu kimse istemez. Özellikle belirtelim ki, zaman çok kötü olduğu için kötüler iyilerden daha çok çalışıyor, gençlerin nefislerine celp ediyor. Çocuklarımıza sahip çıkalım, arkadaşlarını tanıyalım, neyi sevip sevmediğini mutlak bilelim.

Bu bilinçle geleceğimizi (çocuklarımızı) geleceğe hazırlayalım. İslami bir bilince sahip gençlerin geleceğinde buluşmak dileğiyle, Allah’a emanet olunuz…

  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları
906 gün önce
1019 gün önce
1082 gün önce
1207 gün önce
1241 gün önce
1249 gün önce
1298 gün önce
1334 gün önce
1340 gün önce
1347 gün önce
1431 gün önce
2374 gün önce
2856 gün önce
2891 gün önce
2898 gün önce
2968 gün önce
3045 gün önce
3131 gün önce
3165 gün önce
3194 gün önce
3214 gün önce
3236 gün önce
3250 gün önce
3278 gün önce
3389 gün önce
3461 gün önce
3507 gün önce
3497 gün önce

RSS
© 2024 - Batman Basın
bmV0aGFiZXJ5YXppbGltaS5jb20=