23.06.2016 tarihinde, İngiltere Avrupa Birliği’nden (AB) çıkma kararı aldı.
Avrupa Birliği’nde de deprem oldu.
Haçlı İttifakı Birliği, Hristiyan Kulübü çöküşün ilk resmi adımını attı.
Avrupa Birliği (AB) en büyük desteğini kaybetti.
Brüksel panikledi.
Para piyasaları allak bullak oldu.
Sterlin 31 yılın en düşük seviyesine geriledi. Eurodadeğer kaybetti.
Altın zirve yaptı, rekor kırdı.
Borsalar çöktü.
Avrupa’yı sarsan referandum, Asya Borsalarını da etkiledi.
Petrol fiyatları düştü.
Brexit(*) Avrupa’ya kara cuma yaşattı.
Avrupa’yı etkisi altına alan ekonomik kriz, siyasi ve sosyal soruna dönüştü.
“Türkiye’nin üyeliği 3 bin yılını bulur.” Diyerek, Türkiye üzerinden İslâm düşmanlığı yaparak dalga geçen ve bunu iç politikalarına alet ederek prim yapmaya çalışan İngiltere Başbakan’ı David Cameron yenilgiyi kabul edip, istifa edeceğini açıkladı. Ülkesini ve dünyayı okuyamadı. Çok kısa sürede dalga geçilecek bir duruma düştü.
İngiltere halkı AB’ye hayır demeyle ne mesajı verdi?
AB’de ekonomik kriz her geçen gün daha da derinleşirken, halk AB’nin yükünü daha fazla çekemem dedi. Zenginliğimizi ve ekmeğimizi paylaşamayız dedi.Başkalarının sorunlarıyla uğraşamayız dedi. Ülkemizin, sınırlarımızın ve paramızın patronu olmak istiyoruz. ‘Neden Brüksel’in emri altına girelim’ dedi.
AB zaten yaşlanmış, yorulmuş ve ahlâkî açıdan yozlaşmış bir birlik. Ekonomisi zora girmiş, bürokrasisi tıkanmış AB’de dağılma korkusu başladı.
Birleşik Krallık’ta iç çatışmalar başlayacak. İngiltere bu kararıyla ekonomisine büyük zarar verecek. Milli gelirlerinde büyük daralmalar yaşayacak. İşsizlik artacak, enflasyon yükselecek.
Hollanda’da reform çağrıları başladı.
Fransa’da, İtalya’da, İspanya’da, Yunanistan’da ve Kuzey Avrupa Ülkelerindeki aşırı sağcı, ırkçı, faşizan görüşlü siyasi patilerde“bizlerde çıkalım” homurtuları başladı.
Türkiye, AB üyeliğini referanduma götürebiliriz dedi.
Ulus devletlerin yeniden gündeme gelmesinin önü açıldı.
Bütün bunlar, Avrupa Birliği’nin çok da güçlü olmadığını göstermekte.
Şimdi ne olacak?
Birleşik Krallığın parçalanma riski ve siyasi ve ekonomik durumu,
Avrupa Birliği’nin kendi durumu.
İngiltere’de yaşananlar, diğer ülkeleri etkilememesi için ne yapmalı?
“İflas etmiş, tükenmiş Yunanistan”ıda atalım mı? sorusu gündeme gelebilir.
Uluslararası şirketlerin durumu ne olacak? Finans kurumları ne yapacak?
AB bu sarsıntıyı en az zararla atlatmak için, kendi içerisinde yeniden yapılanmaya gidecek ama nasıl sorusu karşımızda duruyor.
Şimdi için en önemli sorun,dev ve uzun bir belirsizlik dönemine girilmesi.
Türkiye açısından baktığımızda, Avrupa Birliği (AB) ile her zaman kavgalı, inişli ve çıkışlı bir süreç geçirdik. Mütedeyyin ve muhafazakâr dediğimiz kesim de dâhil, gerek hükümetler olsun, gerek ilgili sivil toplu örgütleri olsun şimdiye kadar Avrupa Birliği’ne (AB) girmek için her türlü tavizi vermeye hazırlardı. Avrupa Birliği Bakanlığı bile kuruldu. Türkiye’yi 53 yıl kapıda beklettiler. Bekletirken de her fırsatta ezmekte, şahsiyetimizi örselemekte bunda da kısmen başarılı olmaktaydı.
Artık, ekonomik ve siyasi sorunlu bir Avrupa yanında, ekonomisi her geçen gün yükselen bir Türkiye var. Ortadoğu’da güçlü, Rusya’ya kafa tutabilen bir Türkiye. Elinde mülteci kozu var. Neticede Türkiye, AB’ye karşı eli güçlenmiş bir ülke konumuna geldi. Zaten doku uyuşmazlığımız had safhada. Artık yaltaklanmaya gerek yok.Birliğinizi alın başınıza çalın denilmeli. İslâm Birliği’ne giden yolun kapısı bir an önce açılmalı.
(*)Brexit: Birleşik Krallık’ın ilk 2 harfi ile İngilizce “çıkış” kelimesinin birleşmesinden oluşan deyim.
Anlamı: İngiltere’nin Avrupa Birliğinden çıkması
(**)Eski İTO Avrupa Birliği ihtisas Komite Üyesi