Her şeyin sahibi olan Allah’tır. İstediği şahsa mal verir, istediğinden de alır. İstediği kavme liderlik verir, istediği kavimden de liderliği alır. Verilen de alınan da tamamıyla Allah’ın iradesiyledir. Hiç kimse zorla bir şey ondan alamaz. Herkes O’nun taksimine razı olmak zorundadır. Devletlerde insanlar gibidirler. Doğarlar, gelişirler ve ölürler. Bu durumda olan insanın Allaha karşı gelmesi yanlıştır. Öyle bir güçle karşı karşıyayız ki, karşısındakini kahredecek güce sahiptir. O güç herkesi huzurunda toplayacaktır.
Tarihte, isyanları ile öne çıkmış üç şahsiyet vardır. Bunlar: Firavun, Nemrut ve Ebu cehil.
Nemrut, dünyanın birçok bölgesine hakim olmuştur. Güçlü orduları ile egemenliğini her yere taşımıştır. Kimi isterse hapse koyuyor. Kimi isterse öldürüyor. Kimi de isterse makam ve mevki sahibi yapıyor. Kendini mutlak güç olarak görüyor. Etrafındakiler de bu durumdan yararlanarak onu daha da teşvik ediyorlar. Elindeki güce ve yaptıklarına bakınca, kendini Tanrı olarak görüyor. Halkın üzerinde baskısını artırıyor. Hz. İbrahim (AS) ile karşı karşıya gelince foyası meydana çıkıyor. Gücünün asıl güç karşısında bir hiç olduğunu görüyor. Ateşe attırdığı insanın yanmadığını görüyor. Tahtı sallanmaya ve çatırdamaya başlıyor. Tanrı olduğunu iddia eden bu zavallı hanımının veziri ile olan ihanetini bile bilmiyor. Bu güç ve azamet sahibi! Olan zavallı, dünyanın en zayıf varlıklarından olan bir sivrisineğin saldırısıyla mağlup oluyor. Beynine giren sivrisineğin saldırıları sonucu çaresiz kalan bu tanrı! Kafasına duvarlara vurarak parçalıyor.
Firavun, oda dünyanın birçok bölgesine sahip olmuş, askeri gücü ile diğer ülkeleri kendine bağlamıştır. O da halkına ilah olduğunu söylemiş ve kabul ettirmiştir. İstedikleri insanların erkek çocuklarını öldürüyor, kız çocuklarını kendilerine hizmetçi ve köle yaptırıyor. İlahlığının! Zirvesinde olduğunu sandığı bir dönemde Allah, onun sarayında büyüttüğü bir peygamber ile onun tahtını yok ediyor. En büyük ilahlık iddiasında bulunan bu zavallı adam, denizin dibinde boğuluyor. Ama boğulmadan önce de hatasını anlıyor ve iman ettiğini söylüyor. Ama geç kalmış. Pişmanlığı ona fayda vermemiş.
Ebu cehil, bu ümmetin firavunu olan adam Peygamberimizin hak olduğunu bildiği halde kıskançlık ve kabile ırkçılığından dolayı O’na iman etmiyor. Kafası kesileceği zaman bile taassup ve inadını bırakmıyor. Kibri üzere kafası kesiliyor. Pişmanlık göstermiyor.
Firavun ve Nemrut saltanatlarına aldanmışlardı. Biz neyimize aldanıyoruz. Neyimiz var. Hayatımızı bizi yolun başında yalnız bırakacak olan şeytan ve dostlarının tavsiye ve isteklerine göre yaşıyoruz. Orduları olan büyük devletler bile Allah'ın karşında diz çöktüler. Bizim neyimiz var ki, Allah'a isyan ediyoruz. Bir an önce aklımızı başımıza alıp, O’nun huzurunda secdeye gitmeliyiz. Ailemizi ve yaşantımızı O’nun emir ve isteklerine göre tanzim etmeliyiz. Irkçılık nasıl Ebu Cehil'i rezil ettiyse bizi de rezil etmeden ırkçılığın peşinde koşanları terk etmeliyiz. Allah ile savaş olmaz. Kurtuluş Allah'a teslim olmakla olur. Kendilerini dört duvar arasından kurtaramayanlar bizi kurtaramazlar.
Allah'a emanet olun...