15 Temmuz Cuma akşamı yapılmak istenen darbe ile Türkiye adeta şoka girdi. Yıllardır ‘Artık Türkiye’de darbe dönemi açılmamak üzere kapandı’ diyen devlet yöneticilerinin bu söylem ve rahatlıklarının sözde kaldığı ve bununla ilgili aslında ciddi bir çalışma yapılmadığı görüldü.
FETÖ diye tabir edilen cuntacıların asker içinden birilerinin haber vermesi sonucu uyanan iktidar ve devlet güçlerinin tedbir almasıyla erkene aldıkları darbe girişimi, halkında onurlu ve vakarlı tavrı ve meydanlara inmesi ile akim kaldı.
Peki, ne oldu da darbe yapmaya karar verdiler. Burada akla gelen iki ihtimal var.
Birincisi: Ağustos ayında yapılacak olan Yüksek Askeri Şura’da bu yapıya mensup General ve diğer üst düzey subayların emekli edilecekleri bilgisi. (Tabi böyle olunca bu yapıya mensup askerler, güçlerini kaybedeceklerini ve bir daha bu fırsatı bulamayacakları gerçekliğidir.)
İkincisi: 15 Temmuz’da FETÖ Ana Dava İddianamesinin tamamlandığı ve TSK içinde korkulacak derecede kadrolaşmaya gidildiği bilgisinin basına yansıdığı günde bu darbe girişimi dikkat çekici bir adımdır.
Peki, bu darbe girişiminden başta ABD olmak üzere diğer dış güç ve ülkelerin haberi var mıydı? Sorusu akıllara gelmektedir. Şimdi saflık ve düşmana karşı hüsn-i zan besleme zamanı değildir. Siyaseten uyanık olma ve olaylara ferasetle bakma zamanıdır. Dış destek olmadan hiç kimse darbe yapma cesareti gösteremez.
Bir diğer dikkat çeken durumda Fransa’nın ortada bir şey yokken Türkiye’deki Büyükelçilik ve diğer diplomatik misyonlarını kapatmasıdır. Bu tavra başta kimse bir anlam verememişti. ‘Fransa’nın Nice kentinde saldırı var ama onlar Türkiye’de tedbir alıyorlar’ diye düşünülüyordu. Şimdi anlaşılıyor ki, Fransa devletinin de diğer emperyal devletler gibi bu darbeden haberi vardı.
Birde PKK’nın adeta intihar etme pahasına “çukur siyaseti” gütmesinin nedeni de ortaya çıkıyor. Bu şekilde davranılarak askeri darbe için zemin hazırlanmak istendi. Lakin başarılı olamadılar.
Darbenin bastırılmasının ardından basına bilgi veren Başbakan Binali Yıldırım, “208 şehidimiz mevcuttur. Bin 491 yaralı var, 7 bin 543 kişi de gözaltındadır” dedi. Tabi gözaltı sayısı operasyonlarla birlikte her saat artıyor.
HSYK, 2 bin 745 hakim ve savcıyı açığa aldı ve 5 HSYK üyesinin üyeliğini düşürdü. Darbe girişiminden sonra Türkiye’de ilk kez yaşanan olaylar ve gösteriler oluyor. İlk kez Anayasa Mahkemesi Üyeleri, Üst mahkeme üyeleri, vali, generaller, savcı, hakimler ve üst düzey devlet yetkilileri gözaltına alınıp tutuklanıyor.
Darbe yapmak isteyen cunta, planlı bir şekilde kritik devlet kurumlarına yönelik operasyon başlattı ve kısmen başarılı oldu. Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarını rehin alan cuntacılar özellikle 1.Ordu Komutanının kararlı tutumu, vali ve emniyet kuvvetlerinin devlete bağlılığı ve halkın vakarlı ve cesur tavrı sonucu püskürtüldü.
Darbenin ilk saatlerinde önce Başbakan Yıldırım’ın sonrada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TV’lerle görüntülü telefon bağlantısı kurup halkı sokağa çağırmaları ve 1.Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar’ın insiyatif alarak darbeye karşı TSK’yı toparlaması dönüm noktası oldu.
Şimdi merak edilen ve tuhaf karşılanan şudur ki: Paralelci ve cuntacı çıkan üst düzey görevlilerin nasıl fark edilmedikleri sorusudur? Cumhurbaşkanın başyaveri, Genelkurmay Başkanı’nın emir erleri ve korumalarının paralelci çıkması, paralelcilerin nereleri ele geçirdiklerini ortaya koyarken, bir taraftan da devlet adına skandal bir durumdur. Öyle ya, hırsız evden olursa kapıyı kilitlemenin bir anlamı yoktur.
Anlaşılan o dur ki, Cumhurbaşkanı eğer Ankara’da olsaydı, gözü dönmüş bu darbeciler hemen oracıkta onu öldüreceklerdi.
Halka ve kurumlara tank ve helikopterle ateş açan, savaş uçağı kaldıran ve tankla halkı ezen, TBMM’yi uçakla bombalayan bu gözü dönmüş canilerin, (ALLAH korusun) başarılı olsaydılar neler yapacaklarının ipuçlarını bize veriyor.
Halk hala sokaklarda kendi geleceğine sahip çıkmakta bu darbecilere karşı tavrını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bundan sonra bu tür darbe teşebbüsünde bulunmaya çalışanlara, halkın bu tavrı caydırıcı bir güç olacaktır.
Darbe karşıtı gösterilere halkın ve özellikle İslami kesimin ve MHP tabanının büyük destek vermesi bu gerçeği görmelerinin sonucudur.
Darbe girişimine karşı genel itibariyle bütün partiler karşı durdular. Ancak MHP ve HÜDA PAR’ın kararlı tutumları ve tabanlarının sokağa terk etmemesi dikkat çekicidir.
Bir başka dikkatimizi çeken hususta, darbenin ilk saatlerinde ses çıkarmayıp ortada görünmeyen ve darbenin başarılı olmasını bekleyip, olmayınca hayıflanan bazı kesim ve şahısların tehlike geçip darbe başarısız olunca ortaya çıkıp karşı gibi görünmeye çalışmaları ve darbe karşıtı açıklama yapma yarışına girmeleridir.
Bazı kardeşlerimizde HDP’nin açıklama yaparak, tabanına ‘sokağa çıkmayın’ çağrısı yaptığını bana ısrarla söylemeleri üzerine onlara dedim ki, “ALLAH’tan çıkmadılar. Hem bu şerefe layık değiller, hem de sokağa çıksalar kırıp dökmekten başka bir şey yapmazlardı” dedim.
Darbe girişimine karşı bütün siyasi partilerin, STK’ların ideolojilerini düşüncelerini bir tarafa bırakarak, bu halkın ve milletin geleceğini düşünerek onlara karşı bir güç birliği halinde hareket etmelerinin güzel bir başlangıç olmasını ve devamlı hale gelmesini diliyorum.
Birde kaderin garip cilvesine bakın ki, benim gibi yüzlerce belki binlerce kişi darbeye karşı işkence gördüğü Emniyet ve Valilik binaları önünde toplanarak onları darbecilerin tanklarına karşı koruma altına almasıdır. Umarım devlet aklı halkını düşman görme anlayışını terk ederek gerçek düşmanlarına yönelir.
Son olarak; Halk olarak, bu darbe teşebbüsünden gerekli derslerin çıkarılmasını ve ona göre tedbir alınmasını bekliyoruz.
Selam ve dua ile…