Avrupa’da, demokrasinin göbeğinde, dünya barışını ve güvenliğini korumak için kurulan Birleşmiş Milletler Örgütü (BM)ve NATO ülkelerinin gözleri önünde 11 Temmuz 1995’te Bosna-Hersek’in SREBRENİTSA şehrinde bir katliam yaşandı.
En az 8372 savunmasız Müslüman kadın-erkek, büyük-küçük, RatkoMiladiç komutasındaki Bosna Sırp ordusu tarafından katledildiler.
Sırplar, Birleşmiş Milletler Srebrenista’yı güvenli bölge ilan etmiş olmasına rağmen Barış Gücü askerlerinin gözleri önünde katliamı gerçekleştirdiler.
Srebrenitsa katliamı veya soykırımı, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’da gerçekleşmiş ve belgelerle kanıtlanmış en büyük insan kıyımı olarak tarihe geçti.
Sırplar Srebrenitsa’da katliamlara başlamadan önce, Müslümanların silahları Birleşmiş Milletler Barış Gücü tarafından toplatılmasıyla tamamen savunmasız bırakılmışlardı. Sırpların katliamları başladığında Bosna’daki Birleşmiş Milletler Barış Gücü komutanı Hollanda’lı general Thom Karremans bütün Müslümanları ve şehri Sırplara teslim etti.
Sırp vahşeti 11Temmuz 1995 tarihinde, demokrasinin merkezi Avrupa’nın göbeğinde, dünyanın en demokratik ülkeleri ve kuruluşları ve en demokrat liderlerinin gözleri önünde katliamlarına başladı.
10000 kişiyi esir alan Sırp askerleri, 5 gün süren katliamda en az 8372 masum insanı öldürdü. Cesetleri parçalayıp yaktıktan sonra Lahey Mezarlığına gömdüler. Tam 21 yıl oldu.
Birleşmiş Milletler Örgütü ve NATO bu katliamlara demokratik bir şekilde hem yardımcı oldu, hem de demokratik bir şekilde seyirci kaldı. Sırplarda demokratik katletme haklarını kullanarak cinayetlerini işlediler.
Böylece demokrasinin günah galerisine bir sayfa daha ilave etmiş oldular.
Srebrenitsa unutulmamalı.
Bu katliam ve soykırım, nesillerden nesillere aktarılmalı.
Bu korkunç vahşet ile demokrasi, özgürlük, hak, hukuk ve insan hakları naraları atan batının gerçek yüzünü anlamak için unutulmamalı.
Srebrenitsa katliamı ve soykırımı, Birleşmiş Milletler ve NATO’nun tavrını ve tutumunu anlamak için hatırlanmalı.
Birleşmiş Milletler Örgütünün karar mekanizmasındaki ülkelerin dünya barış ve güvenliğini nasıl koruduğunu anlatmak için gelecek nesillere aktarılmalı.
Birleşmiş Milletler Örgütünün küresel emperyalizmin çıkarlarına nasıl hizmet ettiğini görmek için unutulmamalı.
Zulüm politikaları, haksızlıklar, katliamlar ve soykırımlar etrafında örgütlenmiş terör devletlerini tanımak için unutulmamalı.
Dünya kamuoyunda algı operasyonlarını kurgulayan ve fiiliyata geçirerek dünyayı idare etmeye çalışan ve katliamları kamufle eden Siyonist medyayı tanımak için her yıl hatırlanmalıdır.
Batılı küresel güçler tarafından kurgulanan Yeni Dünya Düzeninin ne olduğunu bilmek için her yıl gündeme getirilmeli.
O halde, insan hakları ihlallerinin en önemli adresleri belli değil mi?
Bunlar demokrasi havarisi kesilen batı toplumları ve en ileri demokratları değil mi?