Öyle bir yangın vardı ki canını yakan...ve de yüreğini sarıp sarmalayan. Bu acının, anlatılması için yeni bir alfabenin harfleri lazımdı.
Bu patlayan bir yanardağın lavı misali yangın; "Evlat acısı" diye dudaklardan dökülen bir kelimeden başkası değildi.
Bu cümlenin, yaktığı yürek nasıl dayanacaktı. Herkesin derin ve hüzünlü bakışları altında...minicik evladının tabutuna sarılmıştı. Kah tabutta yatan bebeğini tahtalar arasından kokluyor... Kah sessizce gözlerinden akan yaşları Evladının tabutuna akıtıyordu.
Bu fani dünyanın en ağır yaşanılan acısı!!! Şüphesiz "evlat acı"dır. Yazarken parmaklarım, kalemimi zapt edememekte... Titreyen parmaklarım yanaklarıma doğru inen yaşlarımın ıslaklığı ile yüreğimin ateşini söndürmeye çalışmakta. Lakin nafile...
Gözümün önünde öyle bir annenin resmi vardı ki... Kucağından, toprağın soğuk tenine evladını bırakmış ...ve kahrolmuş bir anne...Bu resme bakmaya kimler dayanabilir ki!!! Üstelik, o yanan yürek ile aranızda bir de sevgi bağı oluşmuş ise...
Bazı insanlar ile yürekler de, farklı sevdalar oluşur. Bu sevda, maneviyatın ruha yansıttığı farklı bir renktir. Adına ne denilir bilmiyorum.
Riyasız kalbi sevda...diyelim mi!!! Lakin sabişimi (sabiha) farklı bir duyguyla sevmemin acısını yaşıyorum. Acımasız hayatın, derin imtihanlarını Üst üste yaşayan sabişim. Kucağına kokusu sinmiş "Musab Yiğit'inin...
Şimdi toprak kokusuyla avunmak düşecek biçare yüreğine. Hastalıkların en ağırıyla mücadele verdin Yıllarca... Kanser illetini gömmüştük oysa topraklara.. Olmaz demişti doktorlar... Ellerimizi kaldırmıştık semalara... Sensin veren Yarab... Senin "kun" kelimen ile "ol" emri ile yoktan var olur. Tüm kainat... "Allah'u Teala bir şeyi dilediği zaman, O'nun buyruğu sadece, o şeye 'Ol' demektir, hemen olur." (Yasin: 82)
Bizde sığınıp istemiştik Rabbimizin "kun" kelimesinin rahmetine. Gecelerin sevdasıyla, arşı âlâya yollamıştık yüreklerimizin sesini... Ve dualarımızın kabulüne, şükürler ile gülümsemiştik. Veren sen din Alacak olan da... Uykusunda yakalamıştı "ölüm" diye anılan beş harfli acı gerçek.
Henüz 13 ay annesinin kokusunu içine çekebilmişti. Şimdi melekler annelik yapacak,"Musab Yiğit'e" Annelerin yürekleri babaların kalpleri yanar. Babalar ağlarken...sıkılmış dişlerinin arasında kalan haykırışları var dır!! Oysa , annelerin yüreği haykırır....
Yaşanılan acılar sevdiklerin sarılan kollarının arasında biran olsa dahi sükunet bulur. Sevdiklerin duaları ile yanan yüreğine katre katre akıtılır, sevginin mucizesi sükunet!!!
Ayrılıklar, zamanla anılarının arasında saklanır. Acılar alevlerini gizler. Zaman zaman dalgalı deniz misali vurur yüreğin bam teline... Gülüşü Bakışı Kelimeleri düşer aklın en derin köşesine. Bir ah çekiş ile anılırken... Hiç dinmeyen bir ayrılık olur... Aslında ölüm!!!
Bir mümin için sadece buluşma vaktine kadardır. Ölümün soğuk sesi... Kavuşmak elbet baki aleme kalmıştır. Zaman nedir ki... Akıp giden bir ırmak misali... İstesen de durmaz ki!!!
Yazımızı son bir müjde ile noktalayalım. Evlat acısı yaşayan, sabırlı ve imanlı anne-babalar, Cennette Peygamber Efendimizin Kevser havuzundan su içecek. Ve Peygamberimizle komşu olacak. Yüreğinde ateş taşıyan annelerin babaların o yüreklerini öpüyorum.
Saygılarımla Değerli okurlarım...