15 Temmuz darbe girişimi halkın kahir ekseriyetinin kararlı tutumu ve duruşu sayesinde 240 şehid ve binlerce yaralı pahasına püskürtüldü. Bu aşamadan sonra bize düşen aklı selimle düşünerek; neler yaşandı? Nasıl bu duruma gelindi ve bundan sonra ne yapılmalı? Sorularına doğru şekilde yaklaşarak doğru cevap ve doğru tavır sergilenmesi olmalıdır.
Evet, Türkiye 15 Temmuz gecesi, FETÖ’cü darbecilerin kalkıştığı darbe ve işgal girişimine karşı destansı bir mücadele verdi ve bir gecede halk tarih yazdı.
İnsanlar ideoloji ve parti kimliklerini bir tarafa bırakarak sokaklara döküldü. Allah, sanki o gece bütün millete birleştirici rahmet ve cesaret yağdırmışçasına kendi ülkesini işgal etmeye kalkan asker maskeli satılmış hainleri yenerek, esir alınmak istenen iradesini ve geleceğini kurtardı.
15 Temmuz darbe girişimi ve 27 gün boyunca halkın tavır ve duruşu uzun zamandır görmediğimiz bir birlik, beraberlik ve bütünlük tablosunu da ortaya koydu. İktidarıyla, muhalefetiyle tüm halk ve kurumları el ele vererek ülkenin kurtulmasını sağladılar.
Bu toplumun bütünleşmeye, kenetlenmeye, kardeşliğin kıymetini bilmeye, yekvücut olmaya, müşterek bir geleceğe birlikte yürümeye şiddetle ihtiyacı var. Toplumun tamamının kenetlendiği, bütünleştiği bu ortamda, ayrıştırıcı bir tavır takınmaktan uzak durulmalıdır. Halkın kendi iradesine, inancına ve geleciğine sahip çıkarak FETÖ'cü Sisilere izin vermemesi takdire şayan iken, bu şeref yüklü duruşu ve verilen şehidleri değersizleştirme amaçlı, "Demokrasi şehidi, demokrasi mücadelesi" gibi ucube yaklaşımlardan uzak durulmalıdır. İlk gece tekbir getirerek alanlara çıkan, tanklara meydan okuyan inançlı halk, okunan selalar ve verilen şehidler ortadayken, halkın bu uyanış ve direnişini çalmaya çalışanlara fırsat vermeyelim. İlk geceden itibaren alanlarda olan dindar halkın şanlı direnişine gölge düşürmek isteyen emek hırsızlarına ve halkın direniş ve darbe nöbetini mecrasından saptırmaya çalışanlara dur diyelim.
Tüm Türkiye’de direniş ve diriliş meydanları diye adlandırılan meydanlarda ilk geceden beri direnen ve meydanı terk etmeyen halkımızın bu birlikteliği, bu kardeşlik, mutabakat ve dayanışma ruhu dünyaya örnek olacak niteliktedir. Bizlere ve yöneticilerimize düşen bu birliktelik ve uzlaşı ruhunu korumak, ümmet ve kardeşlik bilinci ile bunu daha da ileriye taşımak olmalıdır.
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında yakalanan bu kardeşlik ve birliktelik ruhu "15 Temmuz ruhu" veya "Yeni kapı ruhu" şeklinde adlandırılıyor. Bence buna 'kardeşlik ruhu' denilmeli ve bu güzel tablonun korunması ve daha da ileriye taşınması için herkes seferber olmalıdır.
Bu ruhu korumakta kararlı olduklarını söyleyen Başbakan Binali Yıldırım, Yenikapı mitingiyle büyük bir birlik, beraberlik ve uzlaşma kapısının aralandığını belirterek, “Bu uzlaşma zeminini özenle koruyacağız. Türkiye, eşsiz toplumsal mutabakata varmıştır. Bu mutabakat zeminini gözümüz gibi koruyacağız” dedi.
Halk, 27 gün boyunca meydanlarda kendi geleceğine sahip çıkarak, bu hain darbecilere karşı tavrını net bir şekilde ortaya koydu. Bundan sonra bu tür darbe teşebbüsünde bulunmayı düşünenler, halkın bu tavrını hesaba katarak umarım bundan vazgeçeceklerdir.
Darbe girişimine karşı bir bütün olan halkın, siyasi partilerin, STK’ların ideolojilerini, düşüncelerini bir tarafa bırakarak, halkın ve ülkenin geleceğini düşünerek; darbeci hainlere karşı bir güç birliği halinde hareket etmelerinin güzel bir başlangıç olmasını ve bu ruhun bütün İslam coğrafyasına taşınmasını temenni ediyorum.
Kelamı ahir olarak: Devlet yöneticilerinin adalet ile hareket ederek, geçmişte yapılan hatalara düşmeden, bir bütün olarak onurlu bir duruş sergileyen halkına hak ettiği değeri vermesi ve gerçek düşmanlara yönelmesini halk olarak bekliyoruz.
Selam ve dua ile...