Allah, eşref-i mahlûkat olarak yarattığı insanı, hayatın merkezine koymuş ve bütün kâinatı insanın istifadesine sunmuştur.
Ancak hak yoldan sapan ve kendileri gibi kullara kul olanlar, aşağıların aşağısı dediğimiz “Esfele’s safiline” yuvarlanmışlardır. Dünyevi her şey insan için yaratılmışken; haktan sapanlar insanı, maddiyata, çıkara, parti ve ideolojilere hizmetkâr ve kurban etmektedirler.
Hakkı aramak ve Hakka tabi olmakla sorumlu insan, yalanlarla süslenmiş kirli propagandaların etkisinde kalarak futbol takımı tutar gibi birilerine bağlanmaktadır. İnsanlar üzerinde hesap yapanlar da seçici ve ıslah edici olmaktan ziyade, yeter ki benden olsunlar, beni desteklesinler tavrı içindedirler.
Oysa insan doğruyu araştırmak, doğrularla beraber ve doğru bir hayat yaşamakla sorumludur. İnsanlar için var olduklarını iddia eden parti, örgüt ve oluşumların da birinci önceliği insanın kalitesi ve bunun yükseltilmesi olmalıdır. Ama ne yazık ki bu asıl göz ardı edildiğinden, her geçen gün insani değerler yozlaşmakta ve yardımlaşması gereken insanlar birbirlerinin canavarı olmaktadırlar.
Sözümüz sadece bir parti, bir örgüt ve kesime değil, uyarılarımız bütün kesimlere ve davetimiz insani ortak değerleredir. Oranlar farklı ama her kesimde mutlaka iyi ve kötüler vardır. Her kesim öncelikle kendi bağlıları içindeki yanlışlarla mücadele etmeli ve doğrudan yana tavır almalıdır.
Hani hep “tarafsızlık, insani değerlerde ortak tavır, insanlık, adalet, kardeşlik, eşitlik, özgürlük…” deriz ya! Bunun için öncelikle kendi içimizdeki yanlış ve hastalıklarımızla yüzleşmeli ve tedavi etmeliyiz.
Senin partilin ve yoldaşın olan birinin, bırak kamu kuruluşundaki yolsuzluğunu, talibi olduğu bina yöneticiliğinde bile komşularının parasını çalabiliyorsa ve bunu sen görmek istemiyorsan sana nasıl güvenelim!
Yanlış yapan parti ve siyasilere, hizmet üretemeyen belediyelere mazeretler üretmek, sana güven kaybından başka ne kazandırabilir ki!
Senin partilin, çevresiyle kavgalı ve herkese sataşıyorsa; geçimsizliği yüzünden sana dosttan ziyade düşman kazandırıyorsa, bunun sana ne faydası olabilir?
Senin partilin; partizanlık yaparak ve partili olmayanlara saldırarak farklı kesimlerle arana duvarlar örüyorsa, düşmanından daha çok sana zarar veren böylelerine ne yapacaksın?
Senin partilin; kendini gösterme ve üste çıkma uğruna laf kalabalığıyla insanları incitir, insanların inanç ve kutsallarına saldırarak halkın nefretini sana çekerse sessiz kalmaya devam mı edeceksin? Barış dediğin halde, bazı haddini bilmezlerin fakir halkın çocuklarını namluların önüne sürmelerine, savaşa kışkırtmalarına, muhaliflerine saldırmalarına seyirci kalmaya devam mı edeceksin?
Adaleti sağlamak ve halka hizmet etmekle sorumlu partililerin; halk arasında ayırım yapmalarını, partizanlık yapmaları, kadro satmalarını; ihtiyaç sahibi halka dağıtmak üzere toplanan yardımların keyfi olarak kullanılması ve kendi yakınlarına dağıtılmasına göz yummaya devam mı edeceksin…
İslam adaleti ve kardeşliğine davet edeceksin! Ama yanında bulunan partilinin ticaretinde sağlam olmadığını, 3-5 kuruş için en yakın arkadaşlarını aldattığını ve bunların mağduru birçok insanın bunlardan şikâyetçi olmasına rağmen, hırsız ve sahtekâr yerine mağdur insanlara fitne çıkarıyorlar gözüyle bakanlara kim inanacak, kim güvenecek?
Gücünün yettiği komşu ve arkadaşlarına zulmederek haksızlıkta bulunanlara ve bunları aralarında barındıranlara kim güvenecek?
Senden yana olan Sahtekar, bencil, yalancı, fitneci, ahlaksız, hırsız, rüşvetçi, saygısız, kavgacı, iftiracıların yanlışlarına göz yumup; muhaliflerinin en küçük yanlışlarını abartarak suçlamak insani olmasa gerek. “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” misali: arsız, sahtekar, yalancı, fitneci, iftiracıları koynunda besleyenler en az onlar kadar suçludurlar.
Bunları siz istediğiniz kadar uzatabilirsiniz. Bizim en büyük düşmanımız kendi yanlışlarımızdır ve en büyük zararı biz kendimize veriyoruz.
Uyarılardan alınmak acziyettir, uyarılardan ders çıkarmak ise insanı olgunlaştır. Her şeyden önce insan olmak ve insan gibi davranmak gerekir. Bu sebeple her kesimin öncelikle kendi içindeki yanlışlarla mücadele etmesi ve kaliteli insana değer vermesi şarttır.