Bir Ekim daha geldi, gönülleri dağlayıp, yaraları bağlayan... Bir ekim daha geldi, Muharrem’le birleşip özlemleri katlayan… Bir ekim daha geldi, Huseyin’ce kıyam edip, izzetleri haykıran… Bir ekim daha geldi, Zeynep’çe izzetlenip, Hatice’ce ağlayan…
Bu ekimde de acılar gark oldu sinelerde… özlemler katmerleşti, vuslatlar ertelendi… Ertelenen kavuşmaları, zaferin naralarına çeviren direniş öğretmenin bizlere bıraktığı mirasa sarılıyoruz talebe şuuruyla... Huseyn’in sancağını yerde bırakmayıp sinesine bastırarak haykıran Zeynep’lerin takipçileri olarak yeni neslin bu yolda olduğu gerçeği Yezitlere korku salan cinsten olduğu bilgisi yaralı yüreklere meltemler estirir.
Bu sene ekim ayının Muharrem ayı ile birleşmesi şubatla beraber ekimin de şehadet ayı olduğunu ilan eder cinsten. Çünkü ekim ayında da nice civanlar lalezardaki fidanların biraz daha boy vermesi, olgunlaşması için yoğun mücadele sonucunda mübarek kanlarıyla sulamışlardır. İslam Davası’nı biraz daha göklere çıkarmak, yeryüzündeki fitneyi sonlandırmak, cehennem yolunu kapatıp cennetleri müjdeleyen, fakirleri sorup dertleriyle dertlenen nice seçkin şahsiyetlerin ebediyete intikali bu ayda gerçekleşmiştir. Onlar göçerken ölmüş kalplere ilham oldu gidişleri, davanın yerde kalmayacağının yeminleri arş-ı alaya nakış nakış işlendi gençlerin dilleriyle…
Bölgemizde filizlenip boy veren hangi Şehidlerin hayatına baksanız bir kahramanlık örneği olduğunu kendi gözlerinize gönülleriniz şahitlik edecektir şüphesiz. Şehidlerin hayatları anlatılırken isimleri gizlenilirse Asr-ı Saadetteki sahabelerden farksız olduğuna gözlerden yanaklara düşen yaşlar müşahit olacaktır.
Ekimin de Şehadet Ayı olduğunu aktarmak için Şehid Abdulvehap Hoca’yı mı anlatsam yaralı yüreklere? Yoksa Şehid Yahya’nın yüzülen vücudunun derisiyle arşı alaya yükselen feryatlarıyla beraber ruhunu teslim edince, mübarek naşını yıkadıktan 3 gün sonra güleç yüzüyle müminlere rahatlık veren, kartal bakışlarıyla zalime korku salan Şehid Fahrettin’i mi aktarsam can dostlara karar veremedim… Yada Eba Eyyüb El Ensari misali cennete susamış 71’lik dede Heci Nuri’nin destansı Şehadetinden geri durmayan 9 yaşındaki torunu Şehid Ebedin’in davasındaki sadakati mi haykırayım çorak kalmış gönüllere? Şehid Suat, Şehid Şükri ya da 44 kurşun yarasıyla Şehid Hasan’ın göklerde uçan özgür ruhunu mu resmetsem şehadet aşığı gençlere…
Diğer taraftan acısı hala tazeliğini koruyan fakirler kurban dağıtırken kurban olan nazik civanlar, nam-ı değer 6-8 Ekim Şehidleri… Zamanın Ashab-ı Uhdud’u, Ashab-ı Kehf’i, Peygamberi görmeden Ashablardan olan yiğitler… İsimleri destanlaşan, amelleri yaygınlaşan, acıları dağlar aşan cennet gençlerinin efendisi Hz. Huseyn’e komşu olan fidanlar…
6- 8 Ekim vahşetini aktarmaya-yazmaya-anlatmaya sözler kifayetsiz kaldığı gibi, gönüllerde de acı bir yutkunmaya sebebiyet veriyor. Kelimeler boğazda düğümlenirken, nöbeti gözlerden akan yaşlar devr alıyor. Fırat’ın kıyısında şehadete yürüyen ecdadları gibi onlar da düşmandan korunmak için yapılan surda münafıkların vahşetleriyle cennete uçuyorlar…
Unutulmasın ki; ne Şehid Turan-Fethi-Cengiz, ne Şehid Hasan-Hüseyin-Riyad, ne Şehid Cumali ve ne de masumiyetin temsili, gönüllerin fatihi Can Şehid Yasin unutulmayacak… Bizlere meşale olan bu kahramanların mücadelesini kardeşleri sırtlayacak. “Bu dava çok büyüktür, en iyilerimizi feda etmek gerekir” şiarıyla yola girmemiz gerekir. Çünkü, islam davası’nın büyüklüğü şahsiyetlerin kazanacağı Adn Cennetleri ile birleşince vebali de büyük olacaktır şüphesiz. Ve nice yiğitler daha da bu çoraklaşan topraklarda filizlerin boy vermesi için emanetleri olan canları en güzel bir şekilde Rabb’e teslim edecelerdir. Şehidler kervanı Habil ile kutlu yolculuğa çıktı, kıyamete kadar da yolcu almaya devam edecektir. Ne mutlu o yolculara ki hakikati gönüllerinde yaşadıkları gibi başkasının da bundan faydalanması için çaba gösterenlere…
Rabbim bizleri Şehidlerin yolundan ayırmasın inşallah, selam ve dua ile…