Muharrem ayıyla birlikte dünyanın her tarafında ve bütün Müslümanlarca Hz. Hüseyin’i anma etkinlikleri düzenlenmektedir. Özellikle dünyanın dört bir tarafından Kerbela’ya akın eden milyonlar, ağıtlar ve gözyaşları içinde matem tutmaktadırlar.
Özellikle Şii Müslümanlardaki Hüseyni sevda ve Kerbela merasimleri, inancın diri kalmasına ve birlikteliğe önemli bir katkısı olmuştur. Ancak ne yazık ki Kerbela zulmüyle içine kapanan Şia, günümüze kadar bu özelliğini kıramamış ve ümmet şuuruyla bütün Müslümanlarla bütünleşememiştir. Tabi bu sadece Şii Müslümanların eksiği değil, bütün Müslümanların sorumluluk ve vebalidir.
Şia’nın diri tuttuğu Kerbela matemine, ne yazık ki Sünni veya başka adlarla anılan İslami camialarda yeterli ilgi gösterilmemiştir. Belki de Şii camianın, kendileri gibi düşünmeyen herkesi Yezit’in taraftarı gibi göstermesi yanlışının da bunda etkisi olabilir.
Ancak yanlışlarda ısrar edilmemeli ve doğrularda bir araya gelinmelidir. Müslüman, Hakka talip ve Allah’ın rızasına göre amel etmelidir. Her geçen gün daha geniş kesimlerce anılan Hz. Hüseyin’i, anmaktan ziyade anlamaya çalışmalıyız.
Hz. Hüseyin’i, babası Hz. Ali ve dedesi Hz. Muhammed’den ayrı düşünmemeliyiz. Hz. Hüseyin bir mezhebe mensup değildi. O, din-i İslam’ı bir bütün olarak yaşamak ve yaşatmak isteyen, namazlı ve oruçlu muttaki bir Müslüman'dı.
Hz. Hüseyin’in kıyamı, servet ve iktidar için değildi. Hz. Hüseyin, Din-i Muhammed'in davasından sapılmasına, haramların işlenmesine; insanlar için adalet ve özgürlük nişanesi olan Hilafetin, zulüm ve günah kaynağı olan saltanatlığa dönüştürülmesine karşı kıyam etmiştir. Kendi ifadesiyle, “ Allah’ım sen biliyorsun ki, bizim kıyamımız saltanata –iktidara kavuşmak veya fazla mal elde etmek için değildir. Biz, Senin dininin belirtilerini göstermek, beldelerinde ıslahı yaygınlaştırmak, mazlum kullarını emniyete kavuşturmak, Senin ahkâmının farz ve sünnetleriyle amel edilmesini sağlamak için kıyam ettik. Ey insanlar! Eğer bize yardım etmez ve bize karşı insaflı olmazsanız, zalimler size egemen olacak ve Peygamberinizin Nurunu söndürmek için çalışacaklardır.”
Hüseyin’i ve Hüseyin’in davasını, ne uğruna can verdiğini iyice anlamlıyız. Hüseyin şehid edilmeden önce verdiği son hutbelerinin birinde “Allah’ım, eğer mağlup olup öldürüleceksem, bari ölümümü Müslümanların vahdetine vesile kıl” şeklinde dua ettiği rivayet edilir.
Evet, Hz.Hüseyin İslam ve adalet için kıyam etti. İslam’dan sapan, nefis ve çıkarının kölesi olmuş Yezitlere biat etmediği için Şehit edildi. Bütün ailesi ve yarenleri gözleri önünde vahşice katledilmesine rağmen, zalim ve münafık Yezit’e biat etmedi.
Hüseyin için yas tutanların yolu, Hüseyni yol olmalıdır. Hüseyin’i sevenler, Hüseyin gibi yaşamaya ve Hüseyin’in davası için mücadeleye talip olmalıdırlar. Özellikle, günümüz şeytani güçlerin paramparça ettiği ve birbirine kırdırttığı Müslümanların birliği ve kurtuluşu için çalışmalıdırlar. Hz. Hüseyin’i sevenler, Şam’da Yezit’in koltuğunda oturan, nifak ve zulmüyle Yezit’i aratmayan katil Esed’le bir ilişkileri olamaz ve asla olmamalıdır. Hz. Hüseyin’i sevenler, Hz. Hüseyin’in davasını- dinini ayakta tutmaya çalışan Müslümanlara karşı, Allah’ın dinine karşı savaş açan emperyalist ve milyonlarca mazlum insanı katleden Amerika, İsrail, Rusya, İngiltere, Fransa, Almanya, Şam diktatörü Esed ve komünistlerle işbirliği içine giremezler.
Kerbela, Kufelilerin ihanetinin bir neticesidir. Kufelilerin Korku, menfaat ve Ömer bin Sad’ın makam-iktidar hırsı, Hüseyin’e ihanetin sebebi olmuştur.
Günümüz Müslümanları bütün bu zaafları ve mezhep taassubunu aşarak, İslam ümmetinin birliği ve emperyalistlerin oyun ve zulümlerinden kurtulmaları için Hüseyin’ce bir mücadele vermelidirler…