Annelik öyle bir duygudur ki... Kelimelerin cümleler ile ifade etmekte belki de en çok zorlandığı kalemin yazamadığı bir duygudur. Ondandır, İfade edilemeyişi. İlk hissedip bildiği anda,en değerli mücevherat taşıyorcasına dikkatle koruyarak onu taşımaktır.
Cinsiyeti bir anne için önem taşımaz ki!!! Bazen çevrenin baskısı altında sadece ellerini açıp "Rabbim hayırlısıyla kız yada oğlan ver " diye ister. Çok küçük yaşta evlenmenin tüm olumsuzluğunu yaşarken... Bir de, gurbet diyarlarının hasretlik rüzgarıyla üşüyordu. İki kız evladıyla hep rabbine şükrederdi. "Sağlıklı akıllı evlatlarım var "diye.
Eşiyle evliliğini bir türlü yoluna koyamamıştı. İki ayrı ülkenin insanlarıydılar. Yetişme şartları o kadar farklıydı ki!!! Gelenek görenek ve inanç... Şimdi ki aklım olsaydı!!! Asla deyip durdu hep. Yapılacak bir şey yoktu. Lakin boşanma kelimesi ailelerinin lugatında yoktu. "Beyaz gelinliğinle girdiğin evden , Beyaz kefeninle çıkarsın."diye öğretilmişti.
Bir gece bir rüya görmüştü. Rüyanın etkisiyle ağlamış ve tabir kitaplarını tek tek açıp okumuştu. Rüyasında; "doktor bir reçete yazmıştı. Eczaneden almaya gitmiş ve eczacı ilacın inci bir kolye olduğunu söylemişti. Siyah mı? Beyaz mı? İstersin diye sormuştu!? eczacı. Siyah kolyeyi alırsam evlatlarımı kaybederim diye ağlamıştı."Rüya deyip geçemedi. Yüreğinde bir sızı ile dua etmişti. Rüyada İnci kolye görmek; erkek evlatmış. Aradan bir kaç gün geçmiş ve rüyasının etkisiyle doktora gitmişti. Ve beklediği fakat çokta korktuğu cevabı almıştı: "bir bebeğiniz olacak" Ağlayarak yolları nasıl yürüyüp eve geldiğini bilememişti. Eşine nasıl söyleyecekti ki!!! Asla çocuk istemiyordu. Ve duymaktan korktuğu kelimeler eşinin dudaklarından dökülüyordu; "asla doğurmayacaksın. Aldıracaksın!!! Hem de hemen." O canı, ona kim emanet vermişti ki!!! Nasıl öldürebilirdi!?
Rüyası geldi aklına, "ya kızlarıma bir şey olursa." "Allah'ın verdiği canı yalnız Allah alırdı." Kararlı bir şekilde eşine doğuracağını söyledi. Ve aylarca eşi bebeği kabullenmediği gibi, hamilelik döneminde hiç bir bakımdan yanında da olmadı. İki kızı vardı. Çevresinin baskılı yorumlarıyla nefes alamamakta idi. Bebeği de sanki insanlara kızmışçasına kendini saklıyordu. Annesi "benim aşkımsın kız ya da erkek" diye bebeğiyle konuşuyordu.
Böyle stres ile geçen ayların sonunda, beklenen gün gelmeden doktor; "erken alınması lazım artık durum kritik" demişti. Ağlayarak hastanede bebeğinden özür diledi. "Seni çok seviyorum. Beni af et. Sana huzurlu bir ortam veremedim. Lakin kucağıma geldiğinden itibaren asla seni üzdürmeyeceğim. Gel bebeğim..." deyip ağlamıştı.
Çok zor bir doğum olmuştu. Sorumsuz eş hemşirelerin ısrarlarıyla hastaneye gelmiş ve tevafuk doğum anında bulunmuştu. Eşinin ölümden dönüşünü gözleriyle görmüş ve bebeğini kucağına aldığında pişmanlık yaşamıştı. "Af et beni oğlum" derken iki damla yaş oğlunun yüzüne düşmüştü.
Bir canlıyı yok etmek!!!??? Ne pahasına olursa olsun!!! Asla bir kulun istek ve arzularıyla olamaz. Canı veren de alacak olan da yalnız "Allah'u Teala"dır. Şura;(49-50) Göklerin ve yerin mülkü (ve hükümranlığı) yalnız Allah'a aittir. (O,) dilediğini yaratır. Dilediğine kız çocukları, dilediğine erkek çocukları verir. Yahut o çocukları erkekler, dişiler olmak üzere çift verir. Dilediği kimseyi de kısır yapar. Şüphesiz O, (her şeyi) hakkıyla bilen, (her şeye) hakkıyla gücü yetendir.
Bizler sadece emanete sahip çıkacak, Rabbin dünyadaki vekilleriyiz. Anne olmak ya da baba olmak o evlat üzerinde yaşama hakkına sahip olmak demek değildir. Size bir emanet verildiğinde siz o emaneti ne yaparsınız? En iyi bir şekilde muhafaza edip, emaneti zamanı gelince sahibine teslim ederiz. Bir can sizlere emanet ediliyor ise!!! Sizin malınız değildir. Kürtaj olayı bir cinayettir. Hele cinsiyet ayrımı bir felaket tir. Kız ya da erkek!!! Diye bir kavram olamaz. Candır!!! İnsandır!!! Kocaman bir nokta koyarız. Cahaliye devri islamın kuranı kerim ile tekrar gelmesiyle son bulmuştur. Rabbim hayırlı canları dünyaya getirmeyi Tüm ebeveynlere nasip eylesin. Evlat candır. Değerli okurlarım...