Bütün kurumlar zamanla kendilerini geliştirmektedirler. Yeni metod ve programlar hazırlamaktadırlar. Daha ileri gitmek için çaba sarf etmektedirler. Medreselerde belli bir düzen ve birliktelik olmadığı için her medrese kendi bildiği üzere devam etmektedir. Bunun değişmesi gerekir. Öncelikle bütün medreseler bir çatı altında toplanmalıdır. Sonra ileri gelen uzmanlar beraber bir çalışma yapıp yeni bir yol haritası çizmelidir. Şöyle bir yol izlenebilirler.
Medresenin kısa Tarihçesi:Medrese adı altında ilk medresenin ne zaman inşa edildiği hakkında net bilgi bulunmamakla birlikte tam teşekküllü medresenin kuruluşu Abbasi Halifesi Memun’un zamanındadır. Bazı kaynaklara göre de ilk medresenin Nişapur’da Fakih ve Muhaddis Ebu Bekir Ahmet b. İshak EsSibği h. 342 / m. 954 tarihinde inşa edildiği ve daha sonra nizami bir şeklide işlemeleri bakımından h.459 / m.1066 yılında kurulduğu görülmektedir. Bu Zira bu yılda Selçuklu veziri, Nizamu’lMülk’ün inşa ettirdiği medreseler manzumesinin en önemlisi, Bağdat’ta açılan ve devlet tarafından maddi ve manevi yardım gören, saray tarafından himaye edilen Nizamiye Medreselerinin, gerek teşkilat, gerekse eğitim ve öğretim bakımından çok üstün oldukları görülmektedir. Türklerin Anadolu’ya gelişinden itibaren, bu coğrafyada çok sayıda medrese inşa edilmiştir. Selçuklular ise bir şehri fethettiklerinde ilk iş olarak orada cami, medrese ve zaviye inşa ederlerdi. Konya, İstanbul, Tokat, Kayseri, Diyarbakır, Siirt, Mardin, Gaziantep, Şanlıurfa başta olmak üzere Anadolu’nun değişik yerlerinde medreseler inşa etmişlerdir. Osmanlılar zamanında da bu süreç aynı devam etmiştir.
“ESKİ hâl muhal; ya yeni hâl ya izmihlal”
Allaha emanet olun.
(İzmihlal : Yıkılma, mahvolma, çökme, yok olma, alçalma.)