Önceki haftaki konumuz, kış ayında yapılması gerekenler olarak “okuma”yı ele almış ve önemine değinmiştik. Hakikaten de okumanın insana kazandırdığı kazanımlar kadar belki başka bir kazanım yoktur. Ama maalesef gel gör ki okumayı kenara bırakarak, okumamak için 1001 takla atıyoruz. Önceki zamanlarda millet bir kitaba ulaşmak-okumak için evini yurdunu bırakarak, ellerindeki sermayenin belli bir bölümünü okumaya ayırıp gurbete gidip sefalet içinde yaşamayı göze almayı alabilecek tecrübe ve bilinçteydiler. Ama şuan ki zamanımızda (istisnalar kaideyi bozmaz) okunması gereken kitap ve bilgileri ceplerimizde (cep telefonları) taşıdığımız halde okumadan o kadar uzağız ki ağlanılacak vaziyetteyiz.
İçinde hazineler barındırıp seçkin eserlerden oluşan, okunması gereken kitap, gazete ve dergileri okumak şöyle dursun, onların ne zahmetlerle yazıp okuyucunun hizmetine sunduğunu düşünmeden, yazarların emeğine hiç saygı göstermeden, ağlayan çocukların ağlamasını susturmaya yarayan oyuncak gibi çocuğun ellerine sıkıştırıyorlar. Halbuki o kitap-gazeteyi okusa çocukların niye ağladığını, neler yapanca ağladığını, ağlayınca neleri yapsa susturacağı yazıyor. Ama bir okusa…
Toplum olarak maalesef bu vaziyetteyiz. İnşallah gecelerin uzun olduğu bu vakitlerde kendimize zaman ayırarak zarar etmeyeceğiz, tam aksine istifade edenlerden olacağız.
Okuma haricinde genelde her zaman ama özel de ise kış ayların gelmesiyle uzayan gecelerde yapılması gereken ikinci konu da akraba ziyaretleri dediğimiz “sıla-i rahim”dir. Bu da yüce Allah’ın yapın dediği ve biricik Resulü (s.a.v.)’nün de sıklıkla tavsiye ettiği bir emirdir. Bu konuyu da irdeleyip kendimize pay çıkarmamız gerektiği, ibadet hükmünde olduğunu unutmamamız gerekir. Nitekim Rab- Zülcelal, Mübin kitabında bizlere şunu emir buyuruyor. “Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, miskinlere-yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yandaki arkadaşa, yolda kalmışa, ve sahip olduğunuz kölelere iyilikte bulunun.şüphesiz Allah, kendini beğenen, çok övünen kimseleri sevmez.” (NİSA 36)
Aktardığımız bu ayete mazhar olabilmemiz için de kışın uzun geceleri bizler için büyük bir nimettir. Yaz yada diğer mevsimlerin yorucu temposundan sonra Allah tarafından bizlere bahş edilen uzun kış gecelerini fırsat mahiyetiyle değerlendirmemiz gerekir. Bu diğer aylarda yetişemeyip yapamadığımız ziyaretler, gidemediğimiz akrabalar, hal-hatırlarını sormaya vakit bulamadığımız komşuları ziyaret edip gönüllerini almakla beraber hayır dualarını alma vaktimizdir kış ayları. Müslümanların çok uyanık davranması gereken bu gibi hayırlı işleri ertelememeleri, tam aksine ayağına kadar gelen bu fırsatları değerlendirmeleri elzem konulardandır.
Gelen fırsatları değerlendirebilmemiz için de Allah bizlere şu uyarıda bulunuyor. “Hiçbir şey hakkında; mutlaka ben bunu yarın yapacağım deme!” (KEHF 23) Yarına ertelemeden inşallah bu akşam deyip hemen işe koyulmalıyız. Çünkü yarın hayatta olup olmadığımızın bir garantisi yoktur. Diğer taraftan hayırlı işlerde acele edin emri gereğince de ertelemeden yana tavır takınmamamız gerekir. Fırsattan istifade ederek; sevdiklerimizi, dostlarımızı, akraba ve ahbaplarımızı, komşularımızı ve dahasını… ibadet anlayışıyla sıklıkla ziyaret edip hal ve hatırlarını soralım. Uzaktaki dostlarımızı da mutlak surette telefonla dahi olsa soralım, kırgınlıkları da varsa gönüllerini alalım.
Bunu yaptığımız takdirde görevini iyi yapan bir birey olarak başkalarına da örnek olabilir, hayra teşvik edebiliriz.
Dostlarımızla hayır yarışına gireceğimiz günlerin yakın olması duasıyla Allah’a emanet olunuz…