İnsanlar, toplumlar ve devletler bu imtihan dünyasında sürekli bir şekilde imtihanları gereği taraflarını belli etme durumunda kalırlar.
Bazen verdikleri doğru karar ve doğru yerde durmakla çok faydalı işler yapıp yükselme ve ilerleme şansına sahip olurlar. Bazen de verdikleri yanlış karar ve yanlış tarafta yer alma sonucu sadece kişinin değil, bazen bir ülkenin kaderi bazen de tüm insanlığın kaderi menfi olarak etkilenir.
Hak ve batıl noktasında konuyu ele alabileceğimiz gibi buna bağlı olarak; kişi, halkına ve ülkesine hamiyetle bağlı olmak ve ihanet içerisinde olmak ile imtihan olunur. Bazen insi şeytanlar fertlerin, partilerin, cemaat ve devletlerin yöneticilerini “Hubbu cah” denilen nefsani mal ve makam vaadi ile aldatma yoluna gider. Bunlarda yaptıklarının kendine, halkına, dinine, ülkesine ve insanlığa fayda mı? Zarar mı? Bunun sonucunu düşünmeden nefsine uyarak, sonuçta şeytan ve dostlarının yalancı cennet vaadlerinin aldatmaca olduğunu ağır bedel ödeyerek anlar.
15 Temmuz ve öncesinde 6-7 Ekim barbalığı, “çukur siyaseti” vb. son 2 yılda yaşanan olayları düşündüğümüzde halkına ve ülkesine bu ihaneti yapanların, yaptıklarını aklı selimle düşündüklerinde batılı emperyalistlerin maşası olmanın hiçbir ahlaki ve onurlu sonucu olmayacağını görürlerdi. Halkına ve ülkesine zarar verme pahasına yanlış tarafta duranlar şimdi bunun sonucunda belalarını buldular.
Halkına tank, savaş uçağı, helikopter gibi ölüm makineleri ile gaddarca ve zalimane bir histeri içinde ateş edenlerle, halkına çukur siyaseti ve 6-7 Ekim vahşetini yaşatanların birbirinden bir farkları olmadıkları batılı emperyalistlerin maşasının ayrı kolları olduğu gün gibi aşikar.
Halkını ve coğrafyasını düşünmeden kendi menfaatleri ve zalim ağababalarından alacakları bir “aferin” için ihanet tarafını seçenlere acıyacak değiliz.
Dünya imtihan dünyası, iyi ile kötüleri, sadık ile hainleri ayrıştırıyor. Biz bu yaşananlardan ders almaz isek neden ders alacağız. Hâla bu ihaneti görmeyen aklıevveller var ise, bu ihanetin tarafında bocalayarak durup, yanlış durakta otobüs beklemeye devam ettikleri sürece ihanet bataklığına kendilerinin de saplanacağını unutmasınlar.
İhanet kardeşliği içinde olan sözde cemaat, parti ve örgütlerin halkına bu ihanetleri gün gibi aşikar olmasına rağmen, hâla puta tapmaya devam eden İslam öncesi müşrikler gibi tavır alınması kabul edilemez. ‘Yanlışın neresinden dönülürse kârdır’ misali bu ihanete ortak olmayalım ve bu ihanet sarmalı içinde olanlara halkımız arasında yer vermeyelim.
Sadece kendilerini düşünen “önce parti sonra vatan” diyen ittihatçıların yeni versiyonu olan bu “neo ittihatçı” düşünce yapısına sahip kişi ve kesimlerle değil, İslamı gerçekten anlayan ve yaşayan kişi ve kesimleri dost edinelim. Hayat yürüyüşümüze onlarla devam edelim.
Birde darbeciler ve çukurculara baktığımızda aslında baştan beri aynı taktikleri kullandıklarını görürüz. “En iyi savunma hücumdur” mantığıyla bu ihanet şebekeleri, geçmişte kendilerinden olmayan her kesimi karalama yoluna gittiler. Şimdi görüyoruz ki, iftira attıkları o hasletlerin hepsi aslında onlarda varmışta, bunu maskelemek için kendileri dışındaki kesimleri “Yahudi” ve “Marksist” refleksle damgalamaya ve halktan uzaklaştırmaya çalıştılar.
Halkımız artık bu kesimleri gördüğünde “kuduz köpekten” kaçar gibi kaçmalı ve onları toplumdan dışlayarak fikren itlaf etmelidir.
Tarih boyunca halkına ihanet edenler hep olagelmiştir ve olmaya devam edecektir. Ancak şu gerçeği unutmayalım ki, hainler hiçbir zaman iflah olmazlar. Hata kabul edilir lakin ihanet asla…
İş işten geçmeden tercih ve duruşumuzu gözden geçirmeliyiz. Unutmayalım ki; Tercih ve duruşumuz tüm geleceğimizi etkileyecek olan hayati kararlarımızdır. Alacağımız doğru veya yanlış kararlar geleceğimize yön verecektir.
Hakka bağlanıp, hakka tabi olanlardan olmak dileğiyle wesselam…