Ahlaksızlık cehaletin ürünüdür. Cahillerin düşmanlığı kötüdür fakat ahlaksızların düşmanlığı daha da kötüdür. Zira ahlaksızlaşanlar, zalimi ve mazlumu kendi çıkarları doğrultusunda tanımlamaya ve o doğrultuda tavır takınmakla kalmayıp mazluma olan ilgileri de çıkarları doğrultusunda olmaya başlandı.
Kimini gördü, kimine kör oldu. Kalp-Vicdan kör olmuşsa, hakikatin çıplak oluşu da hiçbir fayda sağlamaz...
Asrımızda zalim ve zulüm Allah'ın belirlediği kıstaslara göre değil de ‘muktedirlerin' menfaatine göre belirlendiği için bugünlerde “senin zalimin-benim zalimim" söylemleri de türemeye başladı. Bu yaklaşım en büyük ahlaksızlık olduğu gibi şayet insafla balkırsa günümüz sorunlarının temelinde de yine bu yaklaşımın olduğu görülecektir. Bunun için de gerçek ve kalıcı bir huzur ve barış sağlanamadı-sağlanamıyor...
Gerçeklerden haberdar olmamak kötü bir durumdur fakat bundan daha kötüsü; bu durumun da farkında olmamaktır.
Sahile vuran çocuk bedenleri! Dağılan aileler.
Savaş bir tek insanları mı vuruyor zannediyorsunuz?
Ayaklar altına alınan namus, onur ve şeref...
O anı yaşayan bilir sadece...
Ben bensiz geleyim, Sen sensiz...
Destek; dışınızda olanlardan istenir, bir olduklarınızdan değil. Kirlenen insanlık kirleten insan! Adalet sağlanmayınca acı, sefalet ve yoksulluk ırk, dil ve din ayrımı yapmaz.
Eskiden kırlangıçlar göçerdi şimdi insanlar... Bu asırda insanlık o kadar ilerledi ki maalesef artık görünmeyecek kadar uzaklaştı.
Ne oldu bize, biz kimiz?
Nasıl-ne oldu da sütü sağılacak hayvana zarar vermemek için "tırnakları kesmeyi tavsiye eden" bir peygamberin ümmeti olanlar, birbirini hunharca öldürebilecek bir duruma geldiler?
İnsanların en kötüsü, duyarsız olandır. Oysa sadece tanık olmakla yetinmemekti-kalmamaktı görevimiz. Nüfusun artışı, insan artışı olarak algılanmamalı. Kimi ülkesini kaybediyor, kimi dünyayı kimi de haysiyetini ve insanlığını...
Kitapların aydınlığı yoksa bir coğrafyada, cehalet vahşet üretecektir ve vahşetin karanlığı diğer tüm ışıkları da karartacaktır. Müslümanlar olarak inandığımız Kur'an ve Peygamberin tavsiye ettiği ilim ve hikmetten çok uzaklaştık. Uzaklaştıkça da acılara gark olduk.
Gerçek ilim ve hikmet, sorunlara düşürmeyendir.
Suçlu kim?
Problemlerin çözümü için atılması gereken ilk adım, samimiyetin de göstergesi olan özeleştiridir. Kısır döngüden kurtaracak olan özeleştiri olmadan müspet bir neticeye varmak hayli zordur. Samimiyet olunca anlaşılmak için dile de gerek yoktur bazen.
Sorunlarımızı çözecek ve yaşadığımız tüm acılarımızı iyileştirecek olan yöntem, ilgi ve sevgidir. Evet, bu kadar kirlenmiş olan dünyayı ancak sevgi temizler. Deneyin, şayet işe yaramazsa, dozunu arttırın! Sevmek; karşılık beklemeden taşıyabilmektir. Bugün yaşanılan çirkinlik, çirkeflik ve dayanılması hayli zor olan acıların başat sebebi sevgisizliktir. Zira bu sevgisizlik hali öyle çirkin bir haldir ki zaman gelecek kendisi için mücadele verdiğiniz kardeşinizi bile öldürebilirsiniz. Farkında olmayabiliriz fakat her yükü taşıyabilecek şekilde yaratılmış olan insan, kin, haset ve nefreti taşıyacak kadar güçlü değildir ve bugün bu yükün altına girildiğinden insanlık çökmüştür…
Görünmediği halde en bariz, en yalın gerçek; kalplerin arasındaki uzaklıktan ötürü oluşan kin, nefret ve aç gözlülüktür. Zira bu yıkımlar ve yaşanan bunca acılar onun tezahürüdür.