İçinde tüm farklılıkları barındırmış kadim şehir Halep artık viran ve yetim…
Diğer coğrafyalarda işlenen zulümler katlanarak Halep’e uğramış. Aylarca Rus ve Esed rejimine bağlı savaş uçakları tarafından ağır bombardımana tutuldu. Şehir harap oldu ama şehrin etrafını kuşatan paralı askerler ve hizbulesed güçlerinin vahşiliğinden dolayı halk dışarı da çıkamıyordu.
İnsanlar aç ve susuz, havalar soğuk ama havada ölüm kusan bombalardan dolayı insanlar çaresiz ve kimsesiz. Esed’i devirmek bahanesiyle Suriye’ye giren ABD ve koalisyon güçleri, rejim muhaliflerini ve sivil halkı bombalamakla meşgul.
Halep’le ilgili sosyal medyaya düşen kareler yürek burkuyordu. Yarasından dolayı uyuşturulmadan ameliyat edilen 5 yaşındaki çocuk, acı duymamak veya acısını hafifletmek için ameliyat boyunca Kur’an okuyordu. Bir başka çocuk, mahcup bir edayla “ amca sana bir şey söyleyebilir miyim? Utanıyorum ama günlerdir açız, kardeşlerim için biraz ekmek verebilir misiniz?” dediğinde, muhatabı iç çekerek, “ oğlum bende de ekmek yok” diye cevaplıyordu. Ve bu zulümlere sebep olan vahşiler, girdikleri bir başka evde küvetteki 2 yaşındaki çocuğa eziyet etmekten zevk alıyorlardı…
Halep’in kuşatılmış doğu kısmında yaşayanlar kasaba getirilen koyun gibi boğazlanmayı bekliyorlardı. Dünya sessiz, emperyalistlerin hizmet ve kontrolünde olan BM ve NATO gibi kuruluşlar, maksat pazarda görsünler gibisinden cılız ve kısık seslerle olayı savuşturuyorlardı. Bu mazlumlara sahip çıkan bir Türkiye vardı. Ve belki de emperyalistlerin oyununu bozup, mazlumlara sahip çıktığından bütün kin ve öfkeleriyle, algı operasyonları ve şeytani hilelerle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yükleniyorlar.
Türkiye, bu mazlumların güvenli bir şekilde Halep’ten tahliye edilebilmesi için Rusya ve İran nezdinde girişimlerde bulundu. Putin’le anlaşıldı; Halep’ten tahliye ve Suriye’de olabilecek bir uzlaşı için bu üç ülkenin dışişleri bakanlarının toplanmasına karar verildi. Ancak bu üç komşu ülkenin bir araya gelmesini hazmedemeyenler, Ankara’da bulunan Rus Büyükelçisine suikast düzenleyerek öldürdüler.
Onların hesabına göre:
1 - Daha önce düşürülen Rus uçağı gibi, iki ülkenin arası bozulacak ve Türkiye ABD ve AB’ye suçluluk psikolojisi içinde mahcup bir şekilde geri dönecekti.
2 – Katilin, tıpkı MİT tırlarında olduğu gibi El Nusra görüntüsü vermekle, Türkiye’yi teröre destek verdiği imajıyla suçlayarak teslim alacaklardı.
3 – Suriye’nin mazlum halkına sahip çıkan tek ülke Türkiye’yi de bundan vazgeçirtecek ve böylece Suriye halkını sudan çıkan balık gibi esir alacaklar ve diledikleri kalıplara sokacaklardı.
Ancak mermi ters tepti. Rus ve Türk yetkililer ferasetli davranarak yapılan provokasyonu gördüler. Ve daha da kenetlenerek oynanan oyunu boşa çıkardılar. Dilerim dışişleri bakanlıkları nezdinde varılan uzlaşma, Suriye ve orta doğuda savaşların ve katliamların son bulmasına vesile olur.
Oyunun boşa çıktığını ve masanın dışında kaldıklarını gören ABD Dışişleri Bakanı Keryy, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nu arayarak, olayın soruşturulması için işbirliği teklifinde bulundu. Çavuşoğlu’nun verdiği cevap, tokat gibiydi. “Biz ve Rusya bu olayın arkasında FETÖ’nün olduğunu biliyoruz” demekle asıl katilin kendileri olduğunu yüzüne haykırıyordu. Çünkü uyuşturulmuş beyinler dışında artık herkes tarafından FETÖ’NÜN bir ABD imalatı ve CIA’NIN hizmetinde olduğu anlaşılmıştır.
Ancak bütün bu yaşananlardan daha acı ve ağır olan, Halep’in doğu kısmında öldürülen ve gözyaşları içinde evlerini terk eden insanlar bir bilinmeze doğru yol alırken; batı kısmında yaşayanlar NOEL şenlikleri düzenliyorlar ve belki de akrabaları veya okul arkadaşları olan Doğu Haleplilerin yıkılmış evleri önünde selfie çekiyorlardı.
Oysa bu coğrafyalar batılılar tarafından işgal edilmeden önce bu topraklarda bütün farklılıklar bir arada ve barış içinde yaşıyorlardı. Ne zaman ki batı hâkimiyetine girdik, ırkçılık ve ulusçuluk başladı. Son dönemde de bizi daha çok parçalara ayırıp dövüştürmek için her türlü farklılığı ayrıştırma sebebi göstererek çatıştırdılar. Öyle ki, kin ve nefretle doldurulup birbirimize kırdırılıyoruz. Doğu Halep’te insanlar katledilirken ve gözyaşları içinde evlerini terk etmek zorunda bırakılırken, belki de akrabaları, ırkdaş ve dindaşları! Olan Batı Halepliler şenlikler düzenlemektedirler.
İşte batının bizi getirdiği ve Türkiye de dâhil bütün İslam coğrafyasını getirmek istediği manzara budur. HALA AKILLANMAYACAK MIYIZ? EMPERYALİSTLERLE İŞBİRLİĞİ YAPANLAR BU KİRLİ VE KANLI OYUNA ALET OLDUKLARINI GÖRMEYECEKLER Mİ?