Asri hastalıklardan biri olan bir kişi ya da bir olaya ilişkin yeterli bir bilgi edinmeden, önceden, peşin bir karara varmış olma durumu olan önyargı hastalığına mübtela olduğumuzu ve kendimizi kurtaramadığımızı görmekteyiz.
Bu önyargılarımızın çoğunlukla bizleri yanlışa ve kul hakkına sürüklediğini gördüğümüz halde yine de ne hikmetse bundan vazgeçmeyiz.
Kişiler, topluluklar ve daha geniş kitleler hakkında önyargılarımızdan kaynaklı bazen olumlu, çoğunluklada olumsuz kanaatlere sahip oluruz. İlk anda edindiğimiz bu önyargının değişmesi bazen yıllar bazen de ömür boyu sürerde sahip olduğumuz bu kanaatlerin bizi yanlış yönlendirdiğinin farkına bile varmayız. Bazen bu peşin hüküm bizden değil; çevremizden, sevdiğimiz bir dostumuzun o şahıs veya topluluk ile ilgili kanaatinden, bazen de geçmişte okuduğumuz bir yazıdan veya TV’de bir yorumcunun analizinden kaynaklanır. Oysa unutmamamız gereken ölçü şudur: Bizlerin kanaati hiçbir zaman kamil anlamda nesnel ve mutlak doğru olmadığıdır. Ölçü alacağımız tek gerçek ALLAH’ın ve Resulû’nun bize bildirdikleridir. Onun dışında bizim zamanla elde ettiğimiz veya çevremizdeki kişilerin tecrübe ve kanaatleri her zaman bizi doğruya götürmeyebilir.
Bir kişi veya bir topluluk hakkında edindiğimiz ilk yargı ister bu olumlu, ister olumsuz olsun bizi yanıltabilir. Hem bizim edindiğimiz kanaat yanlış olabileceği gibi, insanlar ve toplumlarında kemalata erişip kendini düzeltme ve değişebileceği gerçeğini göz ardı etmemeliyiz. Bazen çocukluktan tanıdığımız kişilerin küçükken veya gençken takındığı veya yaptığı bir tavrın ömür boyu devam edeceğini zannederiz. Oysa o kişi büyüdükçe, dünyayı tanıdıkça olumlu veya olumsuz şeklide değişip gelişebileceğini gözden kaçırırız.
İnsanların sahip oldukları önyargılar zandan kaynaklanır. Bu zanda genellikle “su’i zan”dır. Yani kötü zandır. ALLAH’u Teala kötü zandan sakınmamızı emreder. -Hucurat:12- Lakin bizler hiçbir zaman bu kanaat ve zan endeksli önyargılarımızdan vazgeçmeyiz.
Önyargı sahibi insanlar “kargadan başka kuş tanımam” mantığında olan insanlardır. Hiçbir zaman karga dışında başka kuşlarında var olduğu gerçeğini görmezler. Suizan yaptığı kişi, o önyargıdan kurtulmak için ağzıyla kuş tutsa faydasızdır. Önyargıya maruz kalan kişilerin bundan kurtulmaları için bazen bir ömür yetmez. Bunlar o kişilerin nezdinde, “adımız çıkmış dokuza inmez sekize” durumundan kurtulamazlar.
İşte burada Albert Einstein’ın “Önyargıları parçalamak, atomu parçalamaktan zordur.” sözü aklımıza geliyor.
Şunu unutmayalım ki; bazı insanlar toplumda veya bir sorun karşısında kendilerini iyi ifade edebilirken, bazıları iyi ifade edemez. Bizlerde bu durumu dikkate alarak önyargılı davranmamalıyız. Kim haklı kim haksız diye bir daha düşünmeliyiz.
Kur’an’ı Kerim’de “Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz. -Hucurat: 6- buyuran ALLAH (C.C.) bilmeden araştırmadan verilecek bir kararın bir toplumu etkileyeceğini, sonuçlarının ise işleri içinden çıkılmaz bir hale getireceğini buyurmaktadır.
İşin ilginç ve tuhaf yanı çoğunlukla hakkında önyargı ve kanaat sahibi olduğumuz kişiler ve topluluklar ile hiçbir teşriki mesaimiz olmadığı halde nasıl bu kanaate vardığımızı sorgulamıyoruz. Zamanla o kişi veya kesimlerle bir araya gelerek kaynaştığımızda aslında o kişi ve kesimlerin, hiçte zan ettiğimiz şekil ve kapsamda olmadıklarını görür ve önyargımızdan dolayı pişmanlık duyarız. Oysa ALLAH’u Teala bizleri bu yanlışlardan korumak için defaatle kitabında uyardığını unutuyoruz. Yeter ki bizler kafamızdaki tabuları yıkalım.
Selam ve dua ile…