Büyük şeytan olarak dünyaya nam salmış olan bir devletle müttefiklik yapılır mı?
Evet yapılır! T.C. yaptı.
Sonra ne oldu?
Türkiye’yi bölmeye çalışan PYD kampına ABD bayrağı çekildi.
El-Bab’da zor durumda kalan 2000 civarındaki DEAŞ militanı PYD’ye katıldı. Dikkat edelim, birbirleriyle çarpışan DEAŞ ile PYD den bahsediyorum. PYD’nin kampları da ABD’nin kontrolünde.
Suriye’de PKK, PYD, DEAŞ ve Büyük Şeytan (ABD) ittifak halindeler.
NATO’ya bağlı bir dergide yayınlanan bir makaleye göre PKK ve PYD’nin sıkı ilişkiler içerisinde olduğu ve bunu ABD’nin de Avrupa’nın da bildiği yazıyordu.
Yalanlarını itiraf etmekten de utanmıyorlar.
Büyük Şeytan (ABD)’nin Ankara Büyükelçisi John Bass’ın “Rusya elçisine suikastın ABD ile bağlantısı yok.” diyor.
“15 Temmuz darbe girişiminin ABD ile ilgisi yok yalanı ne kadar yalansa o sözlerde o kadar yalandır, inandırıcılığı yoktur.”
Buna küçükat da civcivleryesin derler.
Nasıl ki, 15 Temmuz işgal girişiminde bütün yollar FETÖ üzerinden Büyük Şeytan ABD’ye çıktıysa,
bu suikastta da bütün yollar FETÖ üzerinden Büyük Şeytan’a çıkıyor.
Büyük Şeytan’ın Ankara temsilcisi John Bass önceki hafta;
“ABD hükümeti, YPG veya PKK’ya silah ya da patlayıcı sağlamamıştır, nokta.”
Bu sözlere Türk Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu son noktayı koydu: “Elimizde belgesi var, ABD, YPG’ye silah vermiştir, nokta.”
T.C. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gine Cumhurbaşkanı’yla görüşmesinin ardından düzenlenen basın toplantısında dedi ki “ Koalisyon güçleri ne diyorlardı; başında söyledikleri şuydu “DEAŞ, terör örgütüne karşı bütün mücadelemizi sonuna kadar vereceğiz.” diyorlardı. Hatta bizi DEAŞ’e destek vermekle suçluyorlardı. Şimdi hepsi ortadan kayboldu. Tam aksine terör örgütüne DEAŞ’tadahil olmak üzere YPG/PYD bunlara destek veriyorlar.Çok açık, net ortada. Hepsinin tescilli olarak bütün resimle, fotoğraflarıyla, video kayıtlarıyla elimizde belgeleri var.”
Yine Cumhurbaşkanı 29.12.2016 tarihli TUBİTAK’ın Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen törende “NATO’da sizinleyiz, beraber olduğumuz halde siz bu destekleri bize değil, bölücü terör örgütlerine veriyorsunuz. Sınırlarımız içine bombalar yağarken ve bugün de El-Bab operasyonumuz da ne NATO’nun, ne de güya müttefik ülkelerin en küçük desteğini görmüyoruz.
Yalan üstüne yalan. Ne diyorlar? ‘Türkiye DEAŞ’a destek veriyor.’ El insaf. DEAŞ’a en büyük zayiatı verdiren biziz.
Sizler ‘terör örgütlerine silah göndermiyoruz, mühimmat gönderiyoruz’derseniz kusura bakmayın, bunu biz yutmayız.”
Küreselleşme dünyayı iyice küçülttü. Dünyanın bir ucunda biri hapşırsa öteki ucundan hemen duyuluyor. İletişim çağındaki devasa ilerlemeler gizli saklı hiçbir şeyi bırakmıyor.
Ama Büyük Şeytan bazen bunları göremiyor, anlayamıyor, akıltutulması yaşıyor. Yalanlar üstüne yalanlar söylüyorlar. Âlemi kör, milletleri sersem zannediyorlar. Sonrada çuvallayıp duruyorlar.
Batılı politikacılar inandırıcılıklarını ve ciddiyetlerini tamamen kaybettiler. Bu nasıl bir ittifak anlayışı?
Şeytanın en büyük özelliklerine bakarsak;
1-Yalan söylemek.
2-Riyakârlık yani ikiyüzlülük,
3-Hakkı batıl, batılı da hak göstermek.
İnsanları kandırmak için süslü kelimelerle (insan hakları/özgürlük/demokrasi), cazip tekliflerle ve yalanlarını ört bas etmek için felsefi yorumlarla insanları kandırmak da şeytani vasıflardandır.
4-İnsanın düşmanıdır.
5-İnanmayanların dostudur.
Bunlar Kur’an-ı Kerim’de zikredilen şeytanın vasıflarındanyalnız birkaç tanesidir.
Muhakkak ki, yeryüzünde İblis’insıfatlarını taşıyan insanlar olduğu gibi devletler de vardır.
Bu şeytanî sıfatlar, başta Amerika’nın ve diğer batının politikalarıyla nasıl da örtüşüyor.
Batılı şeytanî devletlerle yol haritası,Kur’an’ın hükümlerine göre yeniden çizilmeli.
Artık dünyanınsahte, kibirli ve ikiyüzlü efendilerine haddini bildirme zamanıdır.
Fitne tamamen yok edilinceye ve din (kulluk) de yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur. (El Bakara, 2/193)